YÜKSELEN ASYA – Kitap özeti

YÜKSELEN ASYA ( kitap özeti )

KİTABIN ADI                     
Yükselen Asya   
KİTABIN YAZARI                 
Mehmet ÖĞÜTÇÜ   
YAYINEVİ VE ADRESİ    
BASIM TARİHİ                     
1998   
KİTABIN YAYIM MAKSADI    
21.Yüzyılın hakkında en çok konuşulması beklenilen yeni ekonomik süper güç ÇİN ve diğer dinamik Asya ülkelerini geniş bir perspektiften inceleyen TÜRK gözüyle tarayıp geleceğe dönük mesajlar aktaran derli toplu bir yayın.

  
KİTABIN ÖZETİ :

1. GÜNEŞ, ASYA’DAN DOĞUYOR :   

Bir zamanlar tüm Asya ülkeleri Üçüncü Dünya Sepetinde görülürdü. Devir, inanılmaz surette değişti. Asya şimdi dünyanın hızla gelişen ve zenginleşen “Kaplanlar
Diyarı” oldu. Doğu ve Güneydoğu Asya ekonomileri sanayileşmiş ülkelerden üç kat daha hızlı büyüyorlar. Bu hızlı büyümenin baş aktörü ise ÇİN. 90’lı yıllarda
dünya ekonomik büyümesinin yarıdan fazlası ASYA’da garçekleşirken, Kuzey Amerika ve Avrupa ekonomileri giderek küçülme sürecine girdikleri gözleniyor.
On yıl sonra dünyanın ortalama büyüme hızı % 2,9 iken bu oran Çin’de % 9,3 Vietnam’da % 8,5 ve Malezya’da % 8 olacaktır.

2. DÜNYA SAVAŞI ASYA’DAN MI FİTİLLENECEK? :   

Jeopolİtİk belirsizliğin hakim olduğu, hala taşların tam anlamıyla yerine oturmadığı Asya’da silahlanma yarışı hızlanıyor. Artan refah düzeyi sayesinde
Asya’lı ülkeler daha hacimli askeri yetenekler kazanmaya para akıtabiliyorlar. Bölgede geçen yüzyıldan kalma hala hesabı görülmemiş çok sayıda potansiyel
ihtilaf çözüm bekliyor: Hong Kong’un 1997’de Çin egemenliğine dönüşü, Dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş Kuzey Kore’nin kaygı verici nükleer gayretleri,
Çin’in hala resmen eyaleti olarak gördüğü Tayvan ile ilişkilerinde süregiden gerginlik, Güney Çin Denizi üzerindeki egemenlik iddiaları, Hindistan – Pakistan
ihtilafı, Japonya – Kore çekişmesi… Tüm bu sorunlar bölgedeki kurulu düzene ve dinamik ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğine ciddi bir tehdit.

    Çin, kuşkusuz hemen her alanda, büyük iddiaları ve potansiyeli olan bir güç. Önümüzdeki yirmi yıl zarfında ekonomik gücüne paralel olarak stratejik
nüfuzun da arttıracağı kesin. Çin’in şimdilik sessiz kalmasının nedenlerinden biri, tek başına yeterli olmasa da, hala en caydırıcı güç olarak görünen
ABD. Diğer neden ise ticaret ve yatırım alanlarındaki karşılıklı bağımlılık.

3. ASYA – AVRUPA ZİRVESİNDE TÜRKİYE NEDEN YOK? :   

Asya ve Avrupa ülkeleri hükümet ve devlet başkanları Mart 1996 başında ilk defa bir araya geldiler Avrupa – Asya ayağının güçlendirilmesi için yapılan bu
zirve iki bölge arasında uzun vadeli bir yakınlaşma ve işbirliğinin ilk adımı olarak görüldü. Zirveye Avrupa tarafından 15 AB üyesi ülke ile komisyon:
Asya tarafından ise ASEAN üyesi 7 ülke katıldı zirveye katılanlar arasında köprü olma iddiasındaki Türkiye’nin ismi bile okunmadı. Türkiye ne yapmalı diye
sorulduğunda şunu söyleyebiliriz: Bundan sonraki Asya – Avrupa liderler zirvesi 1998 yılında İngiltere’de, 2000 yılında ise Kore’de düzenlenecek. Asya
– Avrupa zirvesine Türkiye’nin katılması için beyanımızın hem AB hemde Asya ülkeleri nezlinde duyurulması, son ana kadar beklemeden aktif şekilde ikna
çabalarının yürütülmesi gerekiyor. Türkiye’nin Asya – Avrupa diyaloğuna ekonomik ilişkilerine katkıyı nasıl sağlıyabileceğini şimdiden düşünmek ve ona
göre hazırlanmak zorundayız. Yoksa, 1998 Mart’ında ziveye neden çağrılmadığımızı hala kendi kendimize soruyor olabiliriz.

4. ÇİN, DÜNYANIN SERMAYE VE TİCARET MERKEZİ Mİ OLUYOR ?:

    Çin’deki değişimin en çarpıcı örneği, yabancı sermaye ve uluslararası ticaret bağlantılarına bakılarak görülebilir. Dünyada ABD’den sonra en fazla yabancı
yatırım çeken ülke olması yanısıra, Çin, Peru’dan Myanmer’den Nijerya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafi yelpazede dış yatırım yapmaktadır. Halen yurt dışında
4500’ü aşkın işletmeye 5,2 milyar dolarlık Çin sermayesi yatırıldığı belirtiliyor. Özellikle Doğu ve Güney Asya ekonomilerine Çin’den sessiz sedasız milyarlarca
dolar sermaye akmaktadır. Ve bir çok yabancı işletmenin faaliyette olduğu Çin dünyanın sermaye ve ticaret merkezi olmaya birinci sırada aday gösterilmektedir.

5. TÜRKİYE’NİN ÇİN STRATEJİSİ NE OLMALIDIR? :   

5000 yıllık köklü medeniyete sahip Çİnlilerle en az 3000 yıldır birbirimizi tanıyoruz. Orta Asya’dan göçmeden önce Çinlilerle kah savaşmış kah barış içinde
yaşamışız. Karşılıklı evlenmeler, kültürel, siyasi etkileşimler, iktidar kavgaları, yağmalamalar olmuş. O zamandan bu yana sırtımızı Çin’e dönüp Avrupa
ile ilgilenmişiz. Avrupa ise büyüyen çin pastasından alabilecekleri dilimi büyütmekle meşgul olmuşlar. Şu anda Çin ile olan ilişkilere bakarsak hali hazırda
yatırım yok denecek kadar azdır. İstatistiklerde, Ağustos 1994 itibariyle ülkemizde 13 Çin firmasının 160 milyar TL tutarında yatırımı görülüyor. Bu toplam
yabancı yatırımlarının % 0,59’una tekabül ediyor. Gelinilen noktada galiba tek bir seçeneğimiz var: Büyük bir ticaret ve yatırım seferberliği başlatıp
Çin’deki pastadan gücümüz ölçüsünde pay alabilmek için çalışmak.

6. VİETNAM : ASYA’ NIN YENİ UYUYAN “KAPLAN”I   

Vietnam, 1986’dan bu yana uygulamakta olduğu Doi-Moi (ekonomik yenilenme) stratejisi ile hızla sefaletliğinden bir üst kümeye doğru yükselmektedir. Bölgesel
ve uluslararası yalnızlık zincirini kırmayı başaran Vietnam, Çin’e karşı bir “cephe” devleti olmak niyetinde hiç değil. Bundan 20 yıl kadar önce Vietnam
ABD’nin bir numaralı düşmanı iken şimdi ise Vietnam’lı yetkililer, bölgede olabilecek bir saldırıda Çin’i caydırabilecek tek gücün ABD olduğunu düşünüyorlar.
Bu arada, kendi askeri gücünü de arttırmayı ihmal etmiyorlar. Tartışmalı Güney Çin Denizi sularındaki petrol yataklarını başta ABD firmaları olmak üzere
yabancı sermayeye açarak, kilit Batılı ülkeleri meşru ticaret ve yatırım menfaatleriyle kendi yanına çekmeyi hedefliyor.

7. SİNGAPUR : ASYA’NIN MEDAR-I İFTİHARI   

Singapur’un yaratıcısı ülkenin 30 yıldır başbakanlığını yapmış olan Lee Kuan Yew’dir. Singapur onun eseri diyebiliriz.   

Dünyadaki sermaye stokunun % 40’ı Tokyo ile Singapur arasında yoğunlaşmış durumda.Singapur aynı zamanda dünyanın önde gelen finans ve döviz merkezlerinden
birisi olarak göze çarpıyor.Gerçekten de Singapur yıllık 24000 dolarlık kişi başına gelirle eski sömürge gücü olan İngiltere’nin ötesinde bir yaşam standardına
sahip durumdadır.Singapur’la ilgili başka bir bilgi de 75 civarında Türk’ün olduça iyi görevlerde yer aldığının bilinmesidir. Singapurlular’da Türkiye’ye
karşı ne özel bir sevgi, ne de bir özel önyargı var. Singapur mutfağına baktığımızda kendilerine has yemekleriyle kanser, hipertansiyon, uykusuzluk, damar
sertliği gibi bir çok hastalığa derman oluyorlar.

8. HONG KONG : EMİN ELLERE Mİ GİDİYOR ?   

Hong Kong Çin’in dış dünyaya açılan tek penceresi. Çin’in dış ticaretinin önemli bir bölümünün son 99 yıldır Hong Kong üzerinden geliştirilmesi buradaki
ithalat – ihracat hizmetleri alanındaki uluslararası bilgi ve deneyim, gelişmiş insan gücü, sağlam hukuki ve kurumsal çerçeve dahada önemlisi, yerleşmiş
küresel itibar sayesinde mümkün olabiliyor. Hong Kong’un 1997’den sonra Pekin’in baskıcı yumruğu altında eski cazibesini yitireceğinden endişe ediliyor.
Çin önümüzdeki 50 yıl boyunca Hong Kong’un açık toplum özelliğini ve uluslar arası ticaret ve yatırım merkezi statüsünü koruyacağına dair yazılı taahhüt
verdi. Hong Kong halkı haklı olarak Çin’e güvenmiyor ve kaygı duyuyor. Cazip imkanlar sunan ülkelere doğru görülmedik bir beyin göçü yaşanıyor. Bunun sonucunda
da ekonomik çarklar tekliyor.

9. RUSYA : AVRUPALI MI, YOKSA ASYALI MI ?   

Rusya, Asya’daki dinamik gelişmelerin, özelliklede ekonomik yükselişin dışında kalmamak için çırpınıyor. Nasıl ki, ABD kendisini hem Atlantik, hemde Pasifik
gücü olarak görüyorsa, Rusya da her iki kıtada da güçlü bir ülke olarak kendini kabul ettirmek istiyor.   

Çin ile Rusya, askeri ve siyasi bir ittifak yaratmaksızın “yeni bir yapıcı ortaklık” geliştirmeyi hedefliyor. Asya’da ciddi şekilde hesaba katılması gereken
güç olarak sivriliyor yeni Rusya. Mevcut doğal kaynakları, yetişmiş insan gücü, nükleer kuvvetleri ve dünya jeo-politiğindeki yeri nedeniyle Rusya’nın
çok ciddi bir iç bunalım çıkmaması halinde önümüzdeki yüzyılın ilk çeyreğinde yeniden büyük güç statüsünü kazanacağından şüphe edilmiyor.

10. ASYA ENERJİSİ VE STRATEJİK DENGELER   

1970’li yılların ikinci yarısında Türkiye karanlığa gömülmüştü. Sadece siyasi bunalımlar ve terörün yarattığı karanlık tablo nedeniyle değil, aynı zamanda
elektirik kesintileri ülke ekonomisi ve evleri de karatmıştı. Aynı elektirik kesintileri 1990’lı yılların ikinci yarısında yeniden karşımıza çıkmaktadır.
Enerji, dünya jeostratejik dengeleri yaniden biçimlendirmede deönem kazanmaktadır. Orta Asya ve Kafkasya’daki petrol ve doğal gaz rezerlerinin uluslararası
piyasalara ulaştırılması ve dünya enerji taleinin Doğu Asya ülkelerinden gelmesi nedeniyle önümüzdeki yüzyılın başından itibaren yerleşik dengeler ciddi
bir şekilde sarsılacak gibi görünüyor.

11. KOMŞULARIMIZI TANIYOR MUYUZ?   

Konum itibariyle stratejik bir yerde bulunan Türkiye’nin dört bir yanı pekte dostça duygular beslemeyen ülkelerle çevrili. Sınırlarımızdan binlerce kilometre
ötede planlanan projeler bizim ekonomik menfatlerimizi derinden etkileyebilmektedir.   

Irak’ın bölgesel önemi, Ortadoğu’nun değişmekte olan dengeler, petrol zenginliği ve daha önemlisi, potansiyel alım gücü ile tehdit ediyor. Komşularımız
arasında ilişkilerimizin seyri en istikrarsız gelişen ülke Suriye. Bu komşumuza başta PKK terörüne sağladığı deste olmak üzere Fırat sularının paylaşımı,
Hatay üzerindeki toprak iddiası, Suriye’deki Türklere ait gayrimenkullerin tazmini vb. önemli meseleler bulunmaktadır. Balkanlara döndüğümüzde güvenlik
kaygılarımız hiç iç açıcı gözükmüyor. Bulgaristan’ın radyasyon sızıntı riski, Yunanistan’ın tarihten süregelen planları ve birçok ülkeyle olan Boğazlar
Meselesi halen büyük bir tehlike oluşturuyor.

12. GELECEĞİMİZ,KENDİ ELİMİZDE   

Zamanı herşeyin tam merkezinde olduğu ve sürekli değişmekte olan bir dünyada yaşıyoruz. Geleceğe doğru yol alırken, daha iyiye ulaşmak ve evrenin belirsizliklerine
daha bilinçli hazırlanmak için sistematik ve ileriye dönük düşünme alışkanlığına sahip olarak ülkemize kuşbakışı bakabilirsek, bu günden itibaren daha
düzenli bir gelişim sürecine gireceğiz.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır. Kitap içeriklerinden yazarları sorumludur.

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir