REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN İŞLEVLERİ
1- Rehberlik ve psikolojik danışmanın birincil işlevi, “Kişinin kendini tanımasına yardım etmek”tir. Kişiye kendini tanıtmak için, onun bedensel, devimsel ve bilişsel yeteneklerinin, ilgilerinin, değer yargılarının ve tutum ve davranışlarının, yaşamdan beklediklerinin, hoşlandığı ve hoşlanmadığı varlık, olay ve olguların bilinmesi gerekir.
Kişiye kendini tanıtma işi, bir, dıştan değerlendirici çalışmalar; bir de “kişiye kendini, kendi gözü ile tanıtıcı çalışmalar” olmak üzere iki yolla yapılmaya
çalışılmaktadır. Dıştan değerlendirme; gözlem, anket, test gibi teknik ve araçlar kullanılarak; kişiye kendini, kendi gözü ile tanıtıcı çalışmalar ise, psikolojik danışma,
özgeçmiş gibi bazı tekniklerden yararlanılarak yapılmaktadır.
Bu uygulamalardan elde edilen bulguların özetleri, ikili görüşmelerle danışana (öğrenciye) iletilmektedir. Bu bilgilerden gizli kalması gerekmeyenler, öğrenci kişisel
dosyasına (toplu dosyaya) işlenerek, öğrencinin eğitiminden sorumlu olanların bilgisine sunulmaktadır.
Kişi, kendine ve çevresine ilişkin bilgileri özümledikçe, benliğini gerçekçi bir doğrultuda geliştirme, doğru kararlar verebilme ve kendini yönetebilme olanağını elde
etmektedir. Kişiye bu ruhsal bağımsızlık kazanma yolu, dıştan değerlendirme ile değil, bir iletişim tekniği ve “kendini öğrenme süreci” olan “psikolojik danışma ile
açılmaktadır.
2- Rehberlik ve psikolojik danışmanın ikinci işlevi ise; bilgi verme, yerleştirme ve izleme hizmetlerini yerine getirmektir.
Bilgi verme ile kişinin, kişisel-toplumsal uyumuna yardım edilmektedir. Kişi, verimli çalışma ve tam öğrenme yolları; kişilik gelişim kuralları; yetenek ve ilgilere
göre program, okul ve meslek seçme; burs, kredi ve yurt olanakları vb konularda bilgilenme gereğini duymaktadır.
Bunlar gibi, örneğin, sağlık hizmetlerini, ucuz ve iyi beslenme yollarını tanıtma da bir rehberlik ve psikolojik danışma hizmetidir. Ancak bu, sağlık hizmeti verme
ve beslenme olanakları sağlama, birer kişilik hizmetidir.
Yerleştirme denince, rehberlik ve psikolojik danışma aracılığı ile bir okula, bir programa ya da bir mesleğe girmek üzere kararlar alabilmesi ve uygulayabilmesi
için kişiye yardım etme, gerekli olanakları sağlama gibi işlevler anlaşılmaktadır.
İzleme hizmetlerini ise; kişinin aldığı kararların sonuçlarını değerlendirmeye yönelik rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri oluşturmaktadır.
İnsancı (Hümanist) Psikologlara Göre Ruh Sağlığının Belirtileri
(Rehberlik ve psikolojik danışmanın temel amacının bireyin kendini gerçekleştirmede, bireye yardımcı olmak olduğu belirtilmişti. Bu bölümde kendini
gerçekleştirme üzerinde ayrıntılı olarak durulacaktır.)
İnsancı psikologlara göre, hastalık belirtisi göstermeyen kimseler de sağlık bakımından farklı düzeylerde olabilirler. Yani bir kimsenin halen olduğundan daha
sağlıklı olması mümkündür. Ayrıca bir toplumda yaygın olarak görülen bir durum normal ( ölçüte uygun) olabilir, ama her normal olan “istenilir” olan değildir. Sık görüleni
normal, normali de istenilir olarak değerlendiren yaklaşım, yaratıcılık, yenilik yapma gibi davranışları, norma, ölçüte uymadığı için anormal sayılmaktadır. Öyleyse bu iki
yaklaşım da ruh sağlığı tanımına olumsuz yaklaşmaktadır.
İnsancı psikologlar, ruh sağlığı kavramında olmaması gerekenleri belirtmek yerine (olumsuz-negatif yaklaşım), olması gerekenleri belirtmenin (olumlu-pozitif
yaklaşım) daha doğru olacağı görüşündedirler.
Rogers (Rocırs), psikolojik sağlığı iyi yaşam olarak adlandırmıştır. İyi yaşam, durağan (sabit) bir durum, bir doyum, durumundan hoşnutluk, nirvana değildir,
insanın uyum sağladığı, doyuma ulaştığı bir koşul, yani dürtü azalması, gerilim azalması, homeostasis (dengelenme) de değildir. İyi yaşam bir süreçtir, bir gidiş yönüdür,
varılan bir nokta değildir. İyi yaşam, canlının seçme özgürlüğüne sahip olup da seçtiği gelişme yönüdür.
Öyleyse diyebiliriz ki psikolojik sağlık, insanın erişmeye çalıştığı, ama hiçbir zaman tam erişemediği bir hedeftir. Ancak hedefe giden yolda insanlar, değişik
yerlerde bulunabilmektedirler. Olumlu insan ilişkileri, çok zengin ve deneyim sahibi olma, bu hedefe erişmeyi etkileyen etmenler olabilir.
Psikolojik bakımdan tüm sağlıklı kimseleri (iyi yaşam yaşamış kimseleri) Rogers, tam olarak fonksiyonda bulunan kişi (işlevini tam olarak yerine getiren kişi),
Maslow ise özünü, kendini gerçekleştirmiş kimse olarak adlandırmaktadır. Rogers ve Maslow, bu insanların belli başlı özelliklerini klinik gözlemler ve görüşme ile, psikolojik
araçlarla inceleyerek saptamışlardır. Rogers’e göre kendini gerçekleştirmiş kimselerin belli başlı özellikleri şunlardır: (Bu özellikleri bilmek, öğretmenin hem öğrencilerini
tanıması, hem da kendini tanıması bakımından da yararlı olacaktır.)
1. Yaşantılara giderek daha fazla açık olma: Bir kimse, eğer kendi bedeninden ya da çevreden gelen her türlü uyaranı, hiçbir sansüre tabi tutmadan, yani
bozmadan, çarpıtmadan ya da ayıklamadan, olduğu gibi alabiliyorsa, o zaman yaşantılara açık bir kimsedir.
Yaşantılara çakı insan, kendini anlamaya ve tanımaya daha yatkındır. Kendinde neler olup bittiğini fark edebilir, korku, çaresizlik, ızdırap gibi duygularını rahatça
yaşayabilir. Örneğin kendini güçlü ve sağlam bir kimse olarak tanımlayan bir kimsenin hastalık belirtilerini, benlik kasarımı ile bağdaşmadığı gerekçesi ile yadsıması, yok
sayması savunuculuktur. Aynı kimsenin vücudundan gelen hastalık ve yorgunluk işareti olabilecek uyarıcıların farkına varması, algılaması, yaşantılara açık oluşunun bir
belirtisi sayılabilir. Sağlam kimseler de hastalanabilir, güçlü kimseler de yorulabilir. Yorgunluk ve hastalık fark edilir ve kabul edilirse çaresi bulunabilir. Aynı şekilde bir
kimsenin seviyorsa sevginin, nefret ediyorsa nefretinin farkında olması, yaşantılara (duygulara) açık oluşunun, yani onları algılamaya hazır oluşunun işaretidir.
Yaşantılara açık kişi, gerçeği görüp algılayabilir. Olanı, olduğu gibi görür, olmasını istediği gibi değil. Çevreyi, istek, ümit, beklenti, korku, kaygı, önyargı gibi
duygulardan etkilenmeden, saf gözlerle inceler ve gerçeği olduğu gibi görebilir.
Bu özelliğe sahip kimseler, insanları doğru olarak değerlendirebilmekte, sanatta, bilimde, politikada ve diğer toplumsal işlerde gerçeği daha açık olarak
görebilmektedirler. Buna karşılık algının bozukluğu ise bir sağlıksızlığın işaretidir. Bu durumda nörotik kişi, yalnızca duygusal bakımdan değil, bilişsel yönden de hastadır.
Çünkü gerçekliği doğru biçimde algılayamamaktadır. Oysa doğru algı, doğru akıl yürütme demektir. Algıları eksik veya bozuk olan kimselerin doğru yargılara varmaları
beklenemez.
Sağlıklı insan, bilinmeyenden, yeni ve değişik yaşantılardan korkmaz. Hatta onları arar, onları yaşamayı çekici bulur., taze, somut idyografik yaşantıları, başkaları
tarafından oluşturulmuş kavramlara, soyutlamalara, inançlara, kalıplara tercih eder, bilinenlerin güvenceli çatısına sığınmaktansa, yeni yaşantılar edinmek için çevreye
açılmayı tercih eder.
2. Giderek daha varoluşsal bir biçimde yaşama: İyi yaşamın bir başka özelliği Rogers’a göre her dakika daha tam olarak yaşama isteğidir. An’ı yaşamayı bilen
bir kimse, “Gelecekte ne olacağı, ancak o zaman belli olur. Geçmiş ise olup bitmiştir. Şimdi bunları düşünmektense, bu anı yaşamak daha iyidir.” Diyen kimsedir.
Varoluşsal yaşam sürme, yaşantı sürecine katılmaktır, onu kontrol etmek değildir. Anı yaşama, katılığın, sıkı bir düzenlemenin olmayışıdır, benlik yapısını
yaşantılara empoze etmek değildir. An’ı yaşama, duyguları anında keşfetmektir, onları oluşum sırasında taze olarak algılamak, niteliğini kavramak, sonra gerekirse onları
bir gruba koymaktır. Yoksa başkalarından aktarılmış kalıplara duyguları kırarak, bükerek yerleştirmek değildir. Benlik, o anda yaşanan şeydir.
3. Organizmaya (kendi vücuduna) daha fazla güvenmek: Belli bir durumda hangi davranışın seçileceğine karar verirken birçok kimse, başkaları tarafından
oluşturulmuş yönlendirici ilkelere veya yargılara dayanırlar. Çünkü bu kimseler, yaşantılara (iç ve dış uyaranlara, duygularına) tam olarak açık olmadıklarından, belli bir
anda şu ya da bu davranış tarzını seçmelerine temel olacak doğru ve zengin verilere sahip değildirler. Bu durumda, başkalarının deneyip uygun bulduğu yolları seçmekten,
ilke ve kuralları benimsemekten başka çare kalmamaktadır. Örneğin, “Üçüncü bardak çayı içsem mi, içmesem mi?, “Bu insan benim yaşam boyu seveceğim bir kimse
midir, değil midir?, “Tıp Fakültesine mi gitsem, yoksa Güzel Sanatlar Fakültesine mi?”. İçinden gelen organizmik yaşantılara açık, yani isteklerini doğru bir şekilde
algılayabilen bir kimse, böyle bir karar anında doğru ve zengin bilgiye sahip olacağı için kendisine uygun gelen seçeneği bulabilecektir. Duygusal tepkilerini korkmadan
algılayan kişi, onların doğruyu gösterdiğini anlayacaktır. “Bir kadeh daha içsem mi?” diye düşünürken bir yetişkin, “Kopya çeksem mi acaba?” diye düşünürken bir öğrenci,
buna istek duyup duymadığını anlamaya, geçmişte bu konudaki yaşantılarını anımsamaya çalışırsa, şimdiki duygularına ilişkin bilgilerinin yanında bu konu ile ilgili anılarını
böyle karar vermek durumunda işe koşarsa, doğru ve sağlıklı karar verme olasılığını artırmış olur.
4. Daha tam olarak fonksiyonda bulunma:
Maslow’a (1970) göre psikolojik bakımdan sağlıklı, yani kendini gerçekleştirmiş kimselerde gözlenen başlıca özellikler şunlardır:
1. Kendini, başkalarını, doğayı kabul etme: Psikolojik bakımdan sağlıklı kişi gerçeği tam ve doğru olarak algılama gücüne sahiptir. Bu özelliğin doğal sonucu,
kişinin tüm eksiklerini, kusurlarını, hatalarını görebilmesi ve bunları kişiliğinin bir parçası saymasıdır. Kendini kabul, hatalarından dolayı aşırı derecede suçluluk duymamak,
gereksiz yere günah korkusu içinde yaşamamak, kendinden utanmamak demektir. Özünü, yani kendini gerçekleştiren kimse, gereksiz yere sıkılganlık, utanma, tutukluk
göstermeden iştahla yer, cinsel ilişkide bulunur. Yiyeceklerden hoşlanmama, vücuttan çıkan şeylerden tiksinme, vücut kokularından veya fonksiyonlarından iğrenme,
nörotiklere özgü tepkilerdir.
Psikolojik bakımdan sağlıklı insan, ancak tembellik, düşüncesizlik gibi düzeltilmesi olanaklı kusurlardan, önyargı ve kıskançlık gibi duygulardan, bazı kötü
alışkanlıklarından dolayı utanç duyabilir. Çünkü bunlar doğal değil, yanlış öğrenme sonucunda edinilmiş davranışlar olup düzeltilmeleri olanaklıdır.
Kendini kabul ile yakından ilişkili bir diğer özellik de başka insanları ve varlıkları oldukları gibi kabul etmek, onların neden başka türlü değil de böyle olduklarını
tartışmamaktır.
2. İçten geldiği gibi davranma, yalınlık (sadelik), doğallık: Psikolojik bakımdan sağlıklı insanlar, doğal, yalın ve içten geldiği gibi davranırlar, yapmacıktan,
yapaylıktan, ikiyüzlülükten, aşırı merasimden ve etiketten hoşlanmazlar. Geleneklere saygılıdırlar, ama sırf geleneklere uymak için önemli saydıkları bir işi yapmaktan
kaçınmazlar. Basit, ayrıntı sayılabilecek kurallara uymayı büyük bir sorun durumuna getirmezler veya kuralları hiçe sayan, itirazcı bir tutum takınmazlar.
3. Bir probleme yönelme: Kendilerini gerçekleştiren insanlar, kendileri ile değil, kendileri dışındaki bazı sorunlarla ilgilenirler. Yaşamda kendilerini, çözmekle
yükümlü saydıkları evrensel nitelikte bir soruna adarlar; bakış açıları geniştir, ilgileri yerel değil, evrenseldir.
4. Mahremiyetten hoşlanma, başkalarına bağlantısız olabilme: Kendini gerçekleştiren insanlar yalnız kalabilirler, mahremiyetten hoşlanırlar, ille de insanlarla
birlikte olmak, onların desteğini sağlamak gereğini duymazlar. Herhangi bir insanda önemli sarsıntılar yaratan olaylar karşısında sakin ve soğukkanlı davranabilirler, kişisel
felâketler karşısında ölçülü ve ağırbaşlı olabilirler. Kendini gerçekleştiren insanlar, kendilerini yönetebilirler ve davranışlarını denetleyebilirler. Başkalarının telkinlerinin, reklâm
ve propagandalarının etkisinde kalmadan özgürce karar verebilirler.
5. Takdir edebilme: Kendini gerçekleştiren kimseler, iyilikleri ve güzellikleri zevkle, coşku ve hayranlıkla değerlendirme gücüne sahiptirler. Bir çiçeğin açışını, bir
çocuğun gülümseyişini, güneşin doğuşunu her seferinde, sanki ilk kez görüyormuşçasına coşku ve heyecanla karşılarlar. Günlük tekdüze yaşamda bile heyecan verici
yönler bulabilirler. Bu özellikleri, her zaman somut ve taze olan şeylerle yakından ilgili olmaları ile açıklanabilir.
6. İnsanlıkla özdeşim kurabilme: Kendini, özünü gerçekleştirmiş, sağlıklı kimseler, insanlara içten bir sempati duyar ve insanlıkla derin bir özdeşim kurabilirler.
Bazen insanları yavan ve bencil bulsalar ve bu yüzden öfke duysalar bile yine de insanları sever ve onlara hoşgörülü davranırlar.
7. Başkaları ile yoğun ilişkiler kurabilme: Sağlıklı insanlar, başkaları ile yoğun ve derin ilişkiler içinde bulunabilirler. Bu özellik biraz önce sözü edilen, insanlarla
özdeşim kurabilme ve onları sevebilme yeteneği ile yakından ilgilidir. Bu insanların çevresi çok geniş değildir, ancak bu çevre içinde derin ve yoğun duygusal ilişkiler
kurabilirler.
8. Demokratik karakter yapısına sahip olma: Kendini gerçekleştirmiş insanın bir başka özelliği de insanlarla toplumsal sınıf, ırk, inanç ayrımı yapmamak ve
karakterine uyan herkesle dost olabilmektir. Bu kimseler herkesi insan olarak saygıdeğer bulurlar ve kendine göre değerli bir yanı olabileceğine inanırlar. Yaş, mevki,
eğitim yönünden kendilerinden daha aşağı düzeyde bulunan kimselerden bir şeyler öğrenebileceklerine inanırlar ve kendilerine bir şeyler öğreten kimselere derin bir şükran
duyarlar.
9. Araç ile amacı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırdedebilme: Sağlıklı insanda gözlenen bir diğer özellik, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırdetmede güçlük
çekmemektir. Bu, onların geleneksel ve katı olmamakla birlikte net ve güçlü ahlâk ilkelerine sahip olmaları ile açıklanabilir. Bu kimseler belli bir durumda amaç ile ona
götüren aracı, doğru bir biçimde ayırdederler ve çok kere amacı daha önemli bulurlar.
Ancak, bazen amaca götüren çabalar da başlı başına doyum kaynağı olabilir, yani insanlar, bir şeyi sırf kendisi için yapmaktan zevk alabilirler; bir şeyi elde etmek için
yapılacak çalışmadan, o şeye erişmek kadar zevk alabilirler; tekdüze ve önemsiz sayılabilecek bir etkinliği zevkli bir oyun durumuna getirebilirler.
10. Nüktedanlık: Kendini gerçekleştirmiş, sağlıklı insanların kendilerine özgü bir espri anlayışları vardır. Bu kimseler, sıradan insanlara gülünç gelen, saldırgan
nüktelere, başkalarını inciten şakalara gülmezler. Onlara göre nükte bir düşünce ile ilgili olmalı, herhangi bir şeyle değil; kendiliğinden (spontan) olmalı, plânlı değil,;
durumdan kaynaklanmalı, duruma bir şeyler katan türden olmamalı ve bir defa yapılmalı, yinelenip sürekli-bitmek bilmeyen bir duruma gelmemelidir. Kendini
gerçekleştiren insanlar, bazen kendilerine de gülebilirler, ancak bu mazoşist bir tepki veya soytarılık şeklinde değildir.
11. Yaratıcılık: Kendini gerçekleştiren insanlar yaratıcıdır, ancak bu yaratıcılık sanat alanında görülen yaratıcılıktan farklıdır. Sanatta yaratıcılık çok kere üstün bir
yeteneğin kendini ortaya koymasıdır ve kişiliğin diğer yönleri ile, ruh sağlığı ile ilgisi olmayabilir. Kendini gerçekleştiren insanların yaratıcılığı ise, henüz kültür kalıpları ile
bozulmamış saf bir çocuğun evrensel yaratıcılığına benzer. Bu yaratıcılık, insan doğasının ortak bir özeliği olup, herkeste varolan gizilgüç anlamında bir yaratıcılıktır. Kültür
ve toplumsal kurallar, insanın bu özelliğini bozmaktadır. Ancak çok az kişi yaşama bu taze, saf ve dolaysız bakış biçimini koruyabilir; bir dönem kaybetmişse yine
kazanabilir.
Bu anlamda yaratıcılık, bir bayanın yeni bir yemek çeşidi, bir terzinin yeni bir model, bir öğretmenin uygulamalarında daha verimli olabilen yöntem ve teknikler
bulması, gereksinme veya emir olmadan bazı insanların yeni bir takım ürünler yöntemler yaratmaları biçiminde bir yaratıcılıktır.
12. Kültürlenmeye karşı direniş: Kendilerini gerçekleştiren insanlar her ne kadar toplumla özdeşleşmiş ve insanları benimsemiş kişilerse de, her türlü kültürel
etkiyi hemen kabullenmezler. Örneğin merasime, etikete, kalıp davranışlara uymaya önem vermezler; giyimde modayı, düşünce yaşamında yeni akımları yakından
izleme zorunluluğu duymazlar. Yani bir ölçüde kültürden bağımsız kalmaya çalışırlar.