EVLİLİKTE İHANETİN ANATOMİSİ 

EVLİLİKTE İHANETİN ANATOMİSİ 

Tekeşlilik ve sadakatsizlik, sanıldığı gibi birbiriyle çelişen kavramlar değil. Genetik profesörü Robin Dunbar, tekeşliliği benimseyen hayvanların ihanet nedenlerini insanlarla paralellikler kurarak araştırıyor.

            Ölüm bizi ayırıncaya kadar”. Bu sözler Batı uygarlığının evliliğe bakış açısını özetliyor. Eğer insanoğlu tekeşli ise niçin İngiltere’deki
evliliklerin üçte biri, ABD’dekilerin yarısı boşanmayla sonuçlanıyor? Çocukların yüzde 15’inin babası niçin evlilik cüzdanlarındaki kayıtlı eş değil? Bazı
insanlar bunu aile değerlerinin çöküşü, toplumun dağılması veya ilişkiler dahil herşeyi yenileme hastalığının bir yansıması olarak görse de biyologlar
konuya farklı bir açıdan yaklaşıyorlar. Biyologlar, son yıllarda gerçekleştirilen araştırmaların ışığı altında tekeşliliğin önceden sanıldığı gibi bazı
hayvan türlerinin beyinlerine kazınmış bir içgüdü olmadığını, sadakat simgesi olarak kabul edilen bazı hayvanların fırsatını yakalar yakalamaz eşine ihanet
ettiğini ortaya koyuyor.

            Güney Amerika’da yaşayan ipek maymun denilen ”tamarin” maymunu çoğunlukla tekeşlidir ve çocukların bakımını erkekler üstlenir. Bazı durumlarda
erkekler çokeşliliği seçer ve dişiden dişiye gezerek gönül eğlendirir. Son yıllarda maymun çiftlerinin ”boşanma” eğilimlerinde görülen artış, büyük ölçüde
dişilerin ölüm oranlarındaki artıştan kaynaklanır. Buna bağlı olarak dişi maymun nüfusundaki azalma, her erkeğe bir dişi düşme olasılığını ortadan kaldırdığı
için açıkta kalan erkekler, ”yuva yardımcısı” olarak, kurulu yuvalara 3.kişi olarak yanaşır. Yuva yardımcıları, bir dişi ve bir erkekten kurulu yuvada,
kendisinin olmadığı halde, çocukların bakımını üstlenir. Yuvada bir bakıcının bulunması en çok çiftin erkeğinin işine yarar. Çocuklara bakmak zorunda kalmadığı
için rahatça başka dişilerin peşine düşecek zamanı bulur ve ”karısının” kızışma zamanını bekleyeceğine başka dişilerle çiftleşerek üreme şansını arttırır.
Bu arada yardımcının da emekleri karşılıksız kalmaz. Yuvanın dişisi kızışma döneminde, gerçek eşi yanında değilse, yardımcıyla çiftleşir. İşin ilginç tarafı
yuvadaki dişi eşinin ne yaptığı ile fazla ilgilenmez; dişi için önemli olan yavruların bakımını bir erkekle paylaşmaktır. Bu erkeğin kim olduğu önemli
değildir.

            Ne olup bittiğini anlamak için çiftleşme stratejisindeki bu değişikliğin yol açtığı avantajlara bir göz atmak gerekir. Matematiksel bir modelden
yola çıkılırsa, yuvasının dışında çapkınlık yapan erkek, tekeşli bir düzeni bozmadan sahip olduğu yavru sayısını iki katına çıkartabildiği için kazançlıdır.
Dişilerin bu durumda ne kaybı ne de kazancı vardır; onun için önemli olan kızışma döneminde çiftleşecek birini bulmaktır. Dolayısıyla yavruların sayısında
bir değişiklik olmaz. Yardımcı, en kötü durumda bile çiftleşecek bir dişi bulduğu için haline şükreder. Tamarin maymunlarında ortaya çıkan bu yeni davranış
şekli, değişen koşullara bir tepkidir.             

Kuralları çiğnemek

Tekeşlilik doğada seyrek rastlanan bir durumdur. Başta primat ve köpekler olmak üzere memelilerin yalnızca yüzde 5’i tekeşlidir. Ancak bir grup hayvan için
tekeşlilik bir kuraldır. Kuş türlerinin yüzde 90’ı çiftleşme döneminde tekeşli bir düzen kurar. Dışarıdan bakıldığında birbirine bağlı, mutlu bir çift
görünümü veren kuşların, ihanete ne denli yatkın oldukları bilimsel çalışmalarla su yüzüne çıktı. Bilimsel çalışmaların özünü oluşturan DNA tetkikleri,
tekeşli kuş çiftlerine ait olan yumurtaların beşte birinin ”yuvadaki babaya” ait olmadığını ortaya çıkarttı. Dolayısıyla pek çok erkek kuşun başka kuşların
yavrularına babalık ettiği anlaşılmış oldu.

            Tekeşli hayvanlar eşlerine nasıl ihanet ediyor? Tekeşliliğe yol açan etmenlerin başında işbirliğinin geldiğine inanan davranış bilimcileri,
son bulgular karşısında çiftleşme stratejileri hakkındaki görüşlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar; sonuçta gerçeğin hiç de düşündükleri gibi
olmadığını anladılar.

            İşbirliğinin kaçınılmaz olarak sömürü tehlikesini de beraberinde getirmesi, tekeşliliğe duyulan güveni temelinden sarsıyor. Tekeşli bir erkek
hiçbir zaman, evdeki çocukların gerçek babası olup olmadığından emin olamaz. İşbirliğinin geçerli olduğu sistemlerde, aile dışı kaçamaklar hep bir çıkar
uğruna yapılır. Bu noktada biyologların ”tekeşlilik ikilemi” dedikleri açmaz ortaya çıkar. Erkek, karısının yanıda kalıp ”boynuzlanma” tehlikesini
mi göze almalıdır? Yoksa, aile yaşamına veda edip, kendi yavrularının telef olmasına mı göz yummalıdır? (Çünkü dişi yavrulara tek başına bakamaz).

            Bu arada erkek hem yuvada kalıp yavrularına göz kulak olmak, hem de dışarıda gönül eğlendirmek ister. Bilim adamları bu açmazı evrimsel açıdan
incelediklerinde, erkeğin başka dişilerle çiftleşmek için sinsi yöntemler geliştirdiğini; diğer taraftan da diğer erkeklerin yavrularına bakmakla zaman
yitirmemenin yollarını aradığını ileri sürüyor.            

İnsanlar Da Güvenilmez

            İnsanlar da evlilik dışı ilişkiler konusunda güvenilir yaratıklar değil. Boşanmış bir erkeğin çocuklarına nafaka ödemeden önce DNA tetkikleri
istemesi, bu güvensizliğin dışa vurumundan başka bir şey değil. Kaldı ki DNA tetkiklerinin sonuçlarına bakarak, erkeğin kuşkularında haksız olduğunu söylemek
biraz zor.

            İnsanoğlunun evlilik kurumu içindeki durumu ile diğer tekeşli türlerin durumu arasında hiçbir fark yok. Erkek, eşinin şimdiki ve gelecekteki
üreme faaliyetlerini tekeli altına almak isterken çok dikkatli olmak zorundadır, çünkü çiftleşme zorlama veya baskı ile değil, işbirliği ile gerçekleştirilen
bir faaliyettir. Erkek, dişiyi baskı altında tutmak için güç kullanırsa dişinin kaçmasına yol açabilir. Örneğin, Kaliforniya’da yaşayan bir çeşit kertenkelenin
saldırgan ve huysuz erkeğinin çiftleşme şansı çok düşüktür, çünkü dişiler korkudan erkeğin yanına yaklaşamaz. Michigan Üniversitesi’nden Barbara Smuts,
babunlar üzerinde yürüttüğü bir çalışmasında, aşırı saldırgan erkek babunun da aynı kaderi paylaştığını kaydediyor. Smuts’a göre dişi babunlar yumuşak
başlı ve arkadaş çevresi geniş olan erkekleri tercih ediyor.

Benzer bir tutum aşırı şüpheci erkekler için de geçerli; dişilerin kıskançlığa tahümmülleri çok az. Erkek, her zaman, kendisinden olmayan çocukların bakımını
üstlenmek gibi bir zorunluluk ile karşı karşıyadır. Ancak eşinin doğurduğu çocukların tümünü benimsemekle pek çok açıdan çıkarlarını koruyabilir: Hem eşi
ile aralarındaki ilişki bozulmaz, hem de yeni bir eş bulma zahmetinden kurtularak üreme şansını arttırır.

            Erkeğin, yuvası dışındaki faaliyetlerden neler kazandığı biliniyor. Peki, eşine ihanet eden dişiler ne kazanıyor? Biyologlara göre ihanet eden
dişiler iki açıdan kazançlı. Dişiler, eşlerinden yavruların geleceğini garanti altına almalarını beklerler. Dolayısıyla ideal bir erkeğin cüzdanı kabarıktır;
ideal bir erkeğin genleri mükemmeldir; ideal bir erkeğin dış görünüşü caziptir vs… Ancak akıllı bir dişi, karşışındaki erkeğin mükemmel olamayacağını
bildiği için beklentilerini mantıklı bir çerçeveye oturtur; bazı isteklerinden vazgeçer. Beklentilerine en yakın olan erkeği eş olarak seçerken, daha az
beğendiklerini de sevgili olarak yedekte tutar. Böylece dişinin tüm beklentileri, tek bir erkek tarafından olmasa da, karşılanmış olur.

            Dişilerin ihanetinin altında yatan ikinci neden de eşlerinin kendileriyle daha yakından ilgilenmelerini sağlamaktır. Stockholm Üniversitesi’nden
Magnus Enquist ve çalışma arkadaşları, matematiksel örnekleme yöntemiyle, dişilerin erkeklerini yuvaya bağlamak için başka erkekleri devreye soktuğunu
meydana çıkarttı. Ancak bu konuda da dişilerin attıkları adıma dikkat etmeleri gerekiyor, çünkü son yapılan araştırmalar aile içi cinayetleri pek çoğunun
ihanet yüzünden işlendiğini gösteriyor. Dişinin de, erkeğin de ihanete karşı tepkileri genellikle saldırganlık şeklinde ortaya çıkmakla birlikte erkeğin
tepkileri çoğunlukla fiziksel olarak daha yıkıcı olabiliyor.

            Erkek ile dişi arasında gelişen kıskançlık, çiftler arasındaki ilişkinin kopmaması için başvurulan en önemli savunma mekanizması. Güney Afrika’da
yaşayan ve adına titis denilen bir cins tekeşli maymun türünde dişiler, yabancı dişilere karşı son derece düşmanca bir tutum takınırlar. Aynı tavır Afrika’da
yaşayan antiloplarda da görülür.            

Tekeşlilik Ve Baskı

            Tekeşlilik genellikle baskı altında korunan bir ilişki şeklidir. Esnek davranışlar kişileri fırsatlardan yararlanma eğilimine sokar. Dolayısıyla
doğada ikili ilişkilerin sıklıkla bozulup yenilerinin kurulmasını normal karşılamak gerekir. ”Boşanma”nın doğada çok sık rastlanan bir olgu olduğuna
dikkat çeken bilim adamları, başta kuğular olmak üzere kuşların ikili ilişkilerinde sık sık eş değiştirdiklerini belirtiyor. Kuşlarda boşanma nedenlerinin
başında ”kısırlığın” geldiğini ileri süren Cornell Üniversitesi’nden Andre Dhondt , yuvaya yanaşan ”üçüncü” kuşun (dişi veya erkek) da yuvayı dağıtmakta
oldukça başarılı olduğunu kaydediyor.

                Bütün bunlardan çıkartılacak ders, tüm türler için geçerli bir kuralın olmamasıdır. Evrensel olarak bazı anahtar ilkelerden yola çıkarak
tüm türler için bir genelleme yapmak mümkün değildir. Tekeşlilik, boşanma ve çokeşlilik, yerel ekolojik ve demografik koşullara göre her tür için farklı
bir yapı sergiler. Ne var ki çiftleşme sürecinde strateji değişikliği ancak seçeneklerin varolduğu ortamlarda gerçekleşir.


22 Yorum

  1. bence eşler arasındaki ayrılmalar göreceli kavramlardır ve ihantler asla tek taraflı olamaz dişiler tam olarak ne istediklerini bilemez erkeklerde ne yapacağını bilemez kadınlar erkeğin gözü dışarda olabileceği ihtimali ile kendilerine farklı heyecanlar arayışı içinde bulunabilirler.kısırlık nedeniyle boşanmalar ise gerek dış etkenler gerekse kadının ve erkeğin yeterli olgunluğa erişememesinden kaynaklanan bir durumdur.erkekler ve kadınlar henüz kendini tanıyamadan acele olarak başladıkları ilişkiden zamanla çelişkiye düşebilirler.erken yaşlarda kurulan ilişkiler kişilerin gerek ata erkil yetkilerle gerekse ailesi ve örf adetler adına kurulmuş otorite ile bozulabilir.sadece kadınla erkeğin sevgisi ile ilişkinin ayakta durmasını beklemek yeterli olamaz…

  2. kişiliğin yaş ilerlesede yerine oturmaması beklentilerin yaşa ve yaşayış etkenlerine bağlı bulunması günümüz insanlarında ve bir çok kültürde kendini farklı şekillerde göstermektedir.tam olarak ne istediğinden emin olamamkla birlikte çevreninde tahriki ile olduğundan farklı bir karakter yaratma içine düşen insanlar süreceli bir savaş içine girmişlerdir.bir çok medeniyet ve kültür insanları günümüz insanının yaşadığı bu kişilik çatışmasını yaşamıştır.eğitim,disiplin,ve otoritenin çokta fazla bir şey değiştirmediğini sadece bastırılan duyguların egoların ve farklılık arayışlarının başka bir şekilde dışa vurumunu sağlamışlardır.

  3. kişlik bozukluğunun başarı ve meslek aşkıyla saklanması:dünyada doğan her insan bir amaç ve idealler için yetişir büyür eğitimini başarıyla sürdürmek ister bu süreçte insana öğretilmek istenen en başta vatan sevgisi bayrak sevgisi insan sevgisi vs vs fakat bunların ne kadar gerçekleşeceği bilinemez.başarıyı mesleği ideallerini nasıl ve neyin uğruna kullanacağı insana sadece dünyaya yararlı bir amaç için öğretildiği doğrudur.buraya kadar her şey normal fakat insan doğumdan ergenlik çağına kadar gördüğü geçirdiği tanıdığı insanların ne amaç uğruna uğraş verdiğini sadece yüzeysel olarak anımsamıştır.fakat içlerindeki dünyayı asla bilemeden yaşlanmıştır,bilenler ise çevresinde olan bitenlere göz yumar gibi yapıp kendi dünyasında bir strateji yaratmıştır.ben ne amaç için büyütüldüm çevrem insanları nelerle uğraşıyorlar diye bir çok şeyi sorgular hale gelmiştir bunların neticesinde kendi yolunu çizmeyi seçmiştir.geleceğin kendisine neler sunacağını bilmediği için çevresindende ihanet gördüyse kendisine tamamen bir güven duvarı örer ve sadece kendisine inanan ve güvenmek isteyeceği insanı seçer çok dikkatli olması gereklidir çünkü dünya onun ideallerine uymamaktadır.bir süre sonra kendisine sağlanan ve hayatta kalması için öğretilen tüm birikimlerini ya iyiye yada kötüye kullanması an meselesidir…

  4. evlilik dışı ilişkiler genellikle ya ilgisizlikten yada aşırı ilgi ve baskıdan kaynaklanmaktadır.sağlam temeller üzerine atılmış olsun olmasın her evlilikte çatırdamalar mutlaka yaşanır kavgalar evliliğin tuzu biberidir densede görünen pekte öyle olmuyor.evliliğin nasıl ve hangi nedenlerle yapıldığına bakıcak olursak ya isteksiz evlenmeler yada zorla ve şantajla yapılan ve yaptırılan evlilikler önümüze çıkıyor.aldatma geni sadece erkeklerde bulunmazken kadınlar ben bir başkasına değişiliyorum düşüncesiyle hareket ettiklerinden kendilerinede hak verilmesini istiyorlar.bunun dışında ticari yapılan evliliklere de farklı bir şekilde değinicem yeni bir evlilik modası çıktı bilmem duymuşsunuzdur her halde kontratlı evlilik modalar bitmiyor bi türlü teminatla yapılan bir evlilikten ne kadar sağlıklı bir ilişki beklenebilirki erkeğin eline avucunda ne varsa el konulacak ve kıçına tekmeyi yiycek en ufak bir anlaşmazlıkta ne güzel bir iş bu böyle iyi vallahi bende be on tane kız yetiştireyim yüksek fiyatlara kontrat imzalatayım damatlarıma yolunu bulan kaptan olmuş bu memlekette ama kızmamakta gerekiyor aslında çünkü böyle gelmiş böylede giderlik var mizah anlayışımızda toplumca ama nereye kadar o bilinmez cinsel olgulara hiç mi hiç değinmek istemiyorum bu konuda halkımız pek bir hassas bu yüzden sonraya saklıyorum.

  5. AİLE İÇİ KOPUKLUK:Aile içi kopukluğun beş ana nedeni;madde1:Ebeveynlerin geçmişte farklı nedenlerden dolayı idelallerini gerçekleştirememiş olmaları sebebiyle yapmış oldukları evliliğin getirdiği sorumlulukları tam olarak üstlenememesi madde2:Aile ortamında ilgisiz büyümenin getirdiği düşünceyle ben ilgisiz büyüdüm çocuğumda kendi kendine büyür nasıl olsa düşüncesimadde3:çocuğu kendisinden çok başkalarının idaresine maruz bırakma fikri madde4:çocuğunu kendi seçimi değilde kendisinin gerçekleştiremediği ideallerde ve kriterde yetiştirme egosu madde5:çocuğunu kaybetme riski ile karşılaştığında ise pişman ebeveyn rollerini bir şekilde çok iyi oynama yeteneği ile işte,falanda filanda ben böyle olmasını istermiydim sendromları ortaya sunması sorumsuz aile bireylerinin en başarılı oldukları alanlardır.

  6. bir insan ne kadar başarının en üst noktalarına ulaşmış olsada örf ve adetlerini yıkılamaz bir unsur gibi gördükçe içindeki gizli ilkelliği kolayca yenmesi beklenemez kendisini aşmış biri olduğunu düşünsede insanoğlu bir yerlerde mutlaka gizli kalmış vahşete meyilli ve köşeye sıkıştırıldığında ortaya bir anda çıkabilecek ilkel benliği ve saldırganlığı sergileyebilir.Bizler hala keşfedilememiş üstün yaradılışlı varlıklar olduğumuzu ispatlsakta insanlığın içinde bulunduğu ve göz ardı edilemeyecek gerçekler kendimizi kandırmanın farklı bir yolu olabilir.

  7. EVLİLİK NEDEN SORUNLUDUR:Evliliği sorunlu hale getiren etkenler çoğunlukla cinsel tercihlerden kaynaklı sebeplerdir.kişinin karşısındakinden beklentisi uyuşmadığı zaman kendisini büyük bir boşlukta bulur ve bu boşluğu doldurmak için hiçde uygun olmayan durumlara bulaşır fakat kadın bunu yapamayacağı için kocadan ayrılmakla yetinir. aslında eşler cinsellikte tercihlerini öyle kolayca söyleyemezler karşılaşacakları tepkiler hiçte sıradan olmayabilir.İki tarafında birbirine isteklerini söyleyememesi aldatmayı ve ayrılığı kolaylaştırır ve hatta söylendiğinde mahkemeye bile yansıyacak bir rezaletle sonuçlanabilir.Evliliklerin uzun sürmesi kişilerin yaşayış standartına göre yorumlanabilir. kadının ata erkil toplumda ezilir vaziyette bulunması erkeklerin avantajına büyük ölçüde katkı sağlamaktadır.kadın randövü evine gidemeyeceği için erkeğin burdaki rolü öne çıkar ve her zaman ata erkil hükmün süreceğini kanıtlarcasına bir tutum sürdürmektedir.

  8. EVİLİKTE İNNATLAŞMA:Evliliğin ilk dönemleri toz pembedir.Çünkü eşler birbirlerini tam anlamıyla tanıyamadan gönül çelişkisine kapılırlar bu genelde çoğu evliliklerde görülmektedir.beklenti eşleri anlam veremedikleri bir çeşit korkuya sürükler bir şeyler ters gidicek bir araya gelemiycez bir an önce evlenelim riski ortadan kaldıralım düşüncesi eşleri sonradan pişman olacakları bir duruma getirmektedir.Evlilik sonrası ortaya çıkıveren kuralcılık,mantıkcılık ve duygusallıktan uzaklık baş gösterir.Seni tanısaydım bu evliliği yaparmıydım hiç sen nasıl bir insansın sözcükleri dökülüverir ağızdan ben bilmeliydim düşünmeliydim böyle olacağını gibi fakat bu tip sözleri eğitim düzeyi yüksek kişilerden duymak daha şaşırtıcı olabiliyor.Genelde eğitim seviyesi düşük olan insanlardan duymaya alıştığımız sözleri kendisini son derece yetiştirmiş insanlardan dumakta kulağa enteresan geliyor tabiki insan sınıflandırılmasının yapıldığı bir dünyada yaşadığımız için sapla saman birbirine oldukça karışmış bir vaziyette ilişki durumları maalesef egomuzla,innatçılığımızla ve de benmerkezciliğimizle hareket ettiğimiz müddetçe bu gibi çelişkisel kavramları sık sık yaşayacağımızı mahcup bir dille söylemek zorunda kalıyorum.

  9. EVLİLİKTE STRATEJİ:Ne istediğini tam olarak bilen lüzumsuz ve gereksiz kuruntudan kaçınan düşünmeden hareket ettiğinde sonunun nereye varıcağını göz önünde bulunduran insan hataya çok az ölçüde yakalanıcak kişidir.Evliliğin sadece iş kadın ve çocuktan ibaret olmadığını bilen ailenin sorumluluğu kadar dışarıya karşıda tetikte olan insan akılcı çözümler geliştirerek ne ailesinin dışarıdan laf getirmesini nede dışardan ailesine laf gelmesini istemeyendir.bu konuda aile reisinin sorumluluğu çok büyüktür,çocuğunu nasıl yetiştireceğini bilen ebeveynler topluma sağlam kişilikli nerde nasıl davranacağını bilmesi gereken doğru ile yanlışı anında kavrayan bireyler sunma çabasındadır.Tabi şunu da göz önünde bulundurmak çok ama çok önemli bizler çeşitli kültürlere açık bir ülkede yaşadığımız için akıl sağlığı yerinde ebeveynlerin endişesini çok iyi tahmin etmekteyim çocuklarının dışardaki çok tehlikeli kültürlerden nasıl korunacağı korkusu aileleri oldukça endişelendirmekte ve kendini bilen ailelerin biz çocuğumuzu son derece yararlı şekilde eğitiyoruz ama ne uğruna çocuğumuzun dışarda ne gibi tehikelerle karşılaşacağını bilemeden evden uğurluyoruz demeleri insanın içini acıtıyor.

  10. AİLE VE ÇOCUK İLETİŞİMİ:aile ve çocuk iletişimi bilindiği gibi basit değildir,çocukları eğitime programlı birer robot gibi düşünmek doğru olmaz fakat bu okumayacağı anlamınada gelmez ölçülü davranıldığı taktirde orta yolun bulunacağı bilinmelidir.Dayakta çözüm olarak görülmemeli çocuğu karşımıza alıp onun için doğru olanın yapılmaya çalışınıldığını sakin,olgun,sabırlı birazda onun gözünden bakılmalı probleme emin olunmalı ki anlayış görüceksinizdir.Görmediğiniz taktirde alanında oldukça uzman bir doktordan yardım almanın bir sakıncası olmaz fakat şunu da göz önünde bulundurmanın önemi büyük çocuğa kafadan rahatsızmış gibi bir yaklaşım yapılmaya çalışılan yardımı da olumsuz yönde etkiler kendisine şöyle denirse anlayacacını umuyorum yavrum biz senin halinden anlamazdan geliyoruz.bu yüzden bir uzmandan seni anlamamız için destek istemek zorunda kaldık dediğiniz taktirde hem onun size karşı saygısını kazanmış olur hemde aile içi düşmanlığı ortadan kaldırmış olursunuz.çocuğa asla otoriter ana baba rolü oynamayın aksine sizinle daha da ciddi bir savaşa girebilir ve hatta ileri gidebilir.bunun çeşitli komplikeleri ile karşılaşmanız olasıdır.evden kaçma,tanımadığı,güvenemeyeceği halde herhangi bir yabancıdan yardım isteme ve evine sığınma gibi davranışlar gösterebilir.Bu taktirde otoriterliğiniz çocuğunuzun başına gelecekleri engellemez tersine fırsatçılara davetiye çıkarmış olursunuz,işleri içinden çıkılmaz hale getirmemek için ne yapılacağını anlatabilmişimdir umarım yetişkinliğinize sığınarak ukalalık içine girmeyin çocuğunuzdan ve korumaya çalıştığınız değerlerden olmayın ana babalara bir kardeş bir uzman artık nasıl bakmak isterseniz görüşüme sizlere bırakıyorum..huzurla kalın diliyorum.

  11. PSİKİYATRİST VE PSİKOLOGLARIN HER HASTALIĞI TEDAVİ EDEBİLDİKLERİNİ SANMIYORUM ÇÜNKÜ ÇEVREM BİR ÇOK ÖRNEĞİ VAR!

    Cevap: Psikologlar ve danışmanlar kişinin sağlıklı bir süreç geçirmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Diğer doktorlar gibi. Bu savınızı biraz daha gözden geçirmelisiniz. Çevremize bakarsak diğer hastalıklardan kurtulamayan çok kişi var. Bu doktorların hiç bir şey yapmadıkları anlamına gelmez…

  12. AİLEM BENİ BİR ÇOK PSİKİYATRİSTE VE PSİKOLOĞA GÖTÜRDÜ FAKAT BAŞLICA SORUNUN KENDİLERİNİN OLDUĞUNU ÖĞRENDİLER!

  13. SİZ ŞİMDİ YUKARIDA HAYVANLAR BİRBİRİNİ FIRSAT BULDUKLARINDA ALDATIYOR İNSANLARDA DA KADINLARLA ERKEKLER BİRBİRİNİ ALDATIYOR DİYE YAZIYORSUNUZ BENDE SAZAN GİBİ ATLAYIP KENDİMCE YORUMLAR YAPIYORUM PEKİ NE DEĞİŞİYOR ACABA?KİMİN UMURUNDAKİ YAZILANLAR SİZCE YADA BENCE HERKES BİLDİĞİNİ OKUYOR TASASI BİZE DÜŞÜYOR HERKES KENDİSİNE BİR YOL ÇİZMİŞ GİDİYOR KİM KİMİ TAKIYOR ALLAH AŞKINA GÜCÜ OLANIN SÖZÜ GEÇİYOR! GÜCÜ OLMAYANDA İNSAN YERİNE BİLE KONMUYOR PARANIN STIN ALMA GÜCÜ ZAYIFLARI EZİP GEÇİYOR BİZ İSE NELERDEN BAHSEDİYORUZ.

  14. PARA ÖYLE BİR KONUMA GETİRİLMİŞKİ NAMUSLARI BİLE KOLAYLIKLA SATIN ALIR OLMUŞ BİZ YAZALIM BURDA NE DEĞİŞTİREBİLECEKSEK ARTIK ONUDA ANLAMIŞ DEĞİLİM?

  15. KİM TAKIYORKİ NAMUSU PARAN VARSA HERKES PEŞİNDE K… S… EN YÜZÜNE BAKILMAYACAK TİPLER SIRF SERVETİ VAR DİYE İNSAN YERİNE KONULUYOR KALKIPTA ŞİMDİ GERÇEKLERİ GÖZ ARDIMI EDELİM YANİ?

  16. NE AİLELER GÖRDÜM TANIDIM PARA İÇİN GÖZDEN ÇIKARAMAYACAKLARI ŞEY YOKTU BANA KALIRSA ÇOĞU AİLELERDE BU DURUM YAŞANIYOR KİMSE KENDİNİ KANDIRMASIN SIR DURUMUM YOK DİYE SEVGİLİMİN BAŞKASININ KOYNUNA GİRDİĞİNE ŞAHİT OLABİLİRİM ADINI BİLE VEREBİLİRİM !

  17. ALLAH YOLUN YOLCUSU OLANLARI HEPMİ BANA GÖNDERİCEK VE BENİ ONLARLA KARŞILAŞTIRACAK ANLAMIŞ DEĞİLİM.

    Cevap: ilginç bir yaklaşım. Bu konuyu yeni açılan Forum sitemizde neden tartışmaya açmıyorsun? Forum sitemize herkesi bekliyoruz. Seviyeli tartışmalara ve paylaşımlara açıktır. Forum sitemizin adresi:
    http://www.bizekulakverin.com

    Tekrardan herkesi bekliyoruz…

  18. sayfanızın amacını kötüye kullandıysam çok özür dilerim aslında bunları yazıcak bir insan değildim.Fakat çok büyük haksızlıklara uğradım hemde karşılık beklemeden savunduğum kadınlar tarafından bir ekek olduğum halde hemcinslerime karşı öfkeliyim son derece kadınlara karşı kötü davrandıkları için ama neden kadınlar gerçek erkekle erkek görüneni birbirinden ayıramıyor bunu bir türlü anlamış değilim?

  19. ayrıcada beni (bizekulakverin)köşesine yönlendirdiğiniz için teşekkürlerimi sunar benden bir daha kötü amaçlı herhangi bir yazı almayacağınızı temenni eder tekrar özürlerimi sunarım saygılar

  20. psikiyatrislerin ve psikologların hiç bir şey yapmadığını söylemiyorum ifademi yanlış kullanmış olabilirim.Bunun için işini doğru yapan doktorlara asla sözüm olamaz benim bahsetmek istediğim problemi sadece hastada aramamaları bence ana babalardada yada hastayı öne sürerek kendi hatalarını örtmeye çalışanlarıda tespit etmeleri çözüme doğru bir yaklaşım olmaz mı?doktorlarımıza bunu söylemek istemiştim!

    Cevap: Evet şimdi daha anlaşılır oldunuz. Bir hastaneye gittiğiniz de tepeden tırnağa kontroller yapılır. Sorunun ne olduğunu bulmak için. Psikoloji alanında çalışanlar da ayrıntılı bir inceleme genelde yaparlar. Fakat ayrıntıya inmeden üstün körü dinleyip yorum yapanlar tabiki başarılı olamazlar. Bir danışanın etraflı olarak incelenmesi kökene inmek açısından gereklidir…

    Not: Sürekli sitemizde yazmak isterseniz size bir bölüm açabiliriz. Yanıtınızı [email protected] adresine yazabilirsiniz…

  21. benim isyanım ruh sağlığı yerinde olmadığı halde sırf başarılı diye ön planda tutulmasıdır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir