ÇEVRE SÖZLÜĞÜ – J … N HARFLERİ

Çevre Sözlüğü ( J … N Harfleri)

 

J

JEOLOJİK HARİTA [ Geologic map ] Kaya oluşumları ile fay hatları gibi diğer fiziksel özelliklerin dağılımlarını ve aralarındaki ilişkileri gösteren harita.   
JEOLOJİK TEHLİKELER [ Geologic hazards ] Faylar, yanardağlar, heyelanlar, depremler ve toprak çökelmeleri gibi, doğal kökenli yada insan faaliyetinin yol
açtığı tehlikeli jeolojik koşullar.

JEOSFER [ Geosphere ] Yeryüzünün, atmosfer, hidrosfer ve biyosfer dışındaki katı, cansız bölümü.

JEOTERMAL ENERJİ [ Geothermal energy ] Belli elemanların radyoaktif ayrışmasından oluşan, yeryüzünün iç ısısı; bu ısı, potansiyel olarak büyük ve aslında
ulaşılmamış bir enerji kaynağıdır.

K

KABA KİRLİLİK [ Coarse pollution ] Ağırlık yada yoğun kirlilik; bir inçin 1/8 ‘inden daha büyük boyutlu, istenmeyen herhangi bir madde.

KABOT DENETİMİ [ Cabot control ] Yüzeye bir fitil sokup döküntüyü tu

KAÇAK [ Blow out ] Basınç kontrolü kaybolduğunda ortaya çıkan yağ yada gaz sızıntısı.

KAHVERENGİ DUMAN [ Brown smoke ] Fosil yakıtların nispeteb düşük ısıda yanmasından oluşan ve siyah dumandan daha az yoğun duman.

KALINTI [ Residue ] Katı atığın işlenmesi sonucunda ortaya çıkan nihai ürün; yakma işleminden sonra fırında oluşan katı maddelerden ibaret kalıntı.

KALINTI KLOR [ Residual chlorine ] Klorlama işlemi sonrası suda kalan klor miktarı.

KALMA SÜRESİ [ Residence time ] İncelenen bir maddenin bir havuzda yada rezervuarda kaldığı ortalama süre.

KALSİYUM HİDROKSİT [ Calcium hydroxide ] Sönmüş kireç diye de bilinen, arıtma süreçlerinde pH ayarlaması ve pıhtılaştırma işlemlerinde kullanılan kalsiyum
bileşiği.

KANAL [ Channel ] Suyun belirli bir doğrultuda akmasını sağlayan doğal yada yapay oluşum.

KANALİZASYON ANA BORULARI [ Sewer mains ] Atık suyu kanallardan toplayan ve ana kanallara ileten, çapı geniş lağım kanalları.

KANALİZASYON ANA HAT KANALI [ Trunk sewer ] Atık suyu lağım ana borularından toplayan ve arıtma tesisine yada bir boşaltma menfezine ileten, geniş çaplı
ana borusu.

KANALİZASYON KAPASİTESİ [ Sewer capacity ] Bir kanalizasyon borusunun tutabileceği azami atık su miktarı; beher gün için kişi başına belli syıda galon olarak
ifade edilir.

KANALİZASYON SİSTEMİ [ Sewerage system ] Atık suyun toplanmasında, işlenmesinde ve tasfiyesinde kullanılan donanım.

KANALLAMA [ Channelization ] Büyük miktardaki suyun, su düzeyini tehlikeli biçimde yükseltmeksizin iletilmesini sağlamak üzere akıntı kanallarının değiştirilmesi.

KANSER YAPICILAR [ Carcinogenes ] Kansere yol açan etki maddeleri.

KAPALI AKİFER [ Confined aquifer ] Kaya katmanları arasında sıkışıp kalmış yer altı suyu.

KAPALI SİSTEM [ Closed system ] Dışındaki nesnelerle madde alışverişi olmayan sistem.

KARADAN ESEN RÜZGAR [ Land Breeze ] İzellikle karanın denizlerden daha hızlı soğuduğu bulutsuz gecelerde, karalardan denize doğru olan kara hareketi.

KARBOKSİHEMEGLOBİN [ COHb = Carboxyhaemoglobin ] Kanda oksijen taşıyan hemoglobin pigmentinin karbon monoksit ile birleştiğinde oluşturduğu bileşik. Bu
madde, oksijen taşınımını engelleyip, ölüme yol açar.

KARBON DÖNGÜSÜ [ (Carbon cycle ] Karbon atomalrının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfet, okyanuslar, yeryüzü vb. arasındaki
dolaşımı.

KARBON SOĞURMASI ( ABSORBSİYONU YADA ADSORPSİYONU ) [ CA= Carbon absorption or adsorption ] Aktif karbon kullanılarak yapılan soğurma veya adsorpsiyon.

KARBON DİOKSİT [ Carbon dioxide ] Yeterli oksiyen koşullarında fosil yakıtların yanmasıyla oluşan, atmosferde mevcut bir bileşik. Soluduğumuz oksijeni yayan
klorofili bitkiler için gerekli olup kendi başına zehirli değildir, ancak yoğun haldeyken boğucu olabilir.

KARBON MONOKSİT [ Carbon monoxide ] Fosil yakıtların yeterince hava ile yanmamasından oluşan, gözle görülmeyen, tatsız, kokusuzz ve son derece zehirli bir
gaz.

KARIŞIK İMARLI BÖLGE [ Mixed developing zone ] Farklı imar (gelişme) tiplerinin gerçekleştiği alan.

KATALİTİK DÖNÜŞTÜRÜCÜ [ Catalytic converter ] Bk. Katalitik susturucu ( catalytic mufflers )

KATALİTİK SUSTURUCU [ Catalytic mufflers ] Katalitik dönüştürücü diye bilinir. İçten yanmalı motoru bulunan taşıtların egzos borularına takılan hava kirliliğini
denetleme aygıtı.

KATI ATIK [ Solid waste ] Katı özellikleri taşıyan her türlü atık madde.

KATI ATIK YÖNETİMİ [ Solid waste management ] Katı atıkların toplanmasını, işlenmesini ve tasfiyesini, ayrıca yeniden işlenerek kullanılmasını planlı biçimde
denetleme sistemi.

KATIŞIK GIDA [ Adulterated food ] Saflığı giderilmiş gıda maddesi.

KATKI MADDELERİ [ Additives ] İstenen özellikleri ıslah etmek veya istenmeyen nitelikleri gidermek için eklenen maddeler.

KATODİK KORUMA [ Cathodic protection ] Metal bazlı yer altı veya sualtı borularını paslanmaya ( oksitlenmeye ) karşı koruyan elektrokimyasal yöntem.

KATRAN [ Tar ] Kömür ve odunun damıtılmasında sonra geriye kelen siyah yapışkan madde; petrol arıtımı sonucunda oluşan kalıntıyı da ifade eder.

KELAT [ Chelat ] Deniz suyunda organik materyali ayırmaya yarayan kimyasal ayırma aygıtı; Kelatlamaya yönelik etki maddeleri, köpük oluşumunu önlemek amacıyla
deterjanlarda kullanılır.

KEMİRGEN ÖLDÜRÜCÜ İLAÇLAR [ Rodenticides ] Kemirgenleri öldüren kimyasal maddeler.

KENDİ KENDİNE TEMİZLENME ( ÖZARITIM ) [ Self- purification ] Bir su oluşumunun organik atıklarla kirlendikten sonra yeniden arınma konusundaki doğal yönelimi.

KENT MERKEZİ [ City core ] Kentin en yoğun ve genellikle merkezi iş alanının bulunduğu bölgesi.

KENT PLANLAMASI [ Urban planning ] Kentsel bir alanın fiziksel altyapı, konut ve ulaşım, toprak kullanımı, kentsel büyüme de dahil, çeşitli öğelerinin planlanması
süreci.

KENTSEL YÜZEYSEL AKIŞ [ Urban runoff ] Yoğun imar görmüş alanlarda oluşan ve özellikle asılı katılar, zehirli maddeler, bakteriler, besin maddeleri, asbest,
yağ, gres yağı ve tuz gibi kaynağı kent sokakları, inşaat malzemeleri ve çöpler olan çeşitli kirleticilerin bulaştığı yüzeysel su akışı.

KIRMIZI GELGİTLER [ Red tides ] Kirlilik ve ötrofikasyon sonucunda, deniz planktonu tiplerinin zehirli olabilecek düzeyde yoğunlaşmasıyla kıyı sularının
renginin bozulması şekliyle oluşan doğal olay.

KIRMIZI KİL [ Laterite ] Nemli tropikal ve subtropikal bölgelere özgü, demir ve alüminyum oksitleri bakımından zengin, oldukça ince kırmızı renkli toprak.

KIRMIZI VERİ KİTABI [ Red data book ] Nadir ve tehlike altında bulunan türlerle ilgili olarak IUCN’ nin tuttuğu bilgi dosyası.

KIYI BÖLGESİ YÖNETİMİ [ Coastal zone management ] Kıyı sularının ve su havzalarının, kirlilikten korumak ve azami yayarı sağlamak amacıyla yönetimi.

KIYI BÖLGESİ [ Littoral zone ] Köklü bitki örtüsünün ortaya çıktığı, güneş ışığının su tabanına nüfuz edebildiği yüksek düzeyde fotosentez olayına olanak
veren tatlı sulardaki sığ kıyı bölgesi.

KIYI SU BENDİ [ Coastal watershed ] sel suyunu depolayıp sonra kıyı sularına bırakarak, su denetim sistemi işlevi gören arazi parçası.

KIYI SÜRÜKLENMESİ [ Littoral drift ] Kırılan dalgaların oluşturduğu akıntılarla kumların denize çekilmesi. Bu durum kıyı koruma planları açısından önem
taşır.

KIYISAL [ Littoral ] Sahilde yada sahil yakınında bulunan; sahille ilgili.

KİMYASAL İŞLEM [ Chemical Treatment ] Zehirli, kokulu, yada aşındırıcı nitelikteki gazların ve emisyonların arıtılmasında kullanılan kimyasal yöntem.

KİMYASAL KİRLİLİK [ Chemical pollution ] Gaz, katı yada sıvı haldeki kimyasal maddelerin etkisiyle havada, suda ve toprakta oluşan kirlilik.

KİMYASAL OKSİJEN İHTİYACI [ COD= Chemical oxygen demand ] Bir su örneğindeki organik ve oksitlenebilir inorganik bileşikleri yükseltgemek için gerekli oksijen
miktarını ölçen, suyun kalitesi ile ilgili bir gösterge.

KİMYASAL MUTAGENLER [ Chemical mutagens ] Daha sonraki kuşaklarda doğuştan gelen kusurların artışına yol açabilen, kimyasal kökenli potansiyel mutasyon
nadenleri.

KİRLETEN ÖDER İLKESİ [ PPP= Polluter pays principle ] Kirliliğin üstesinden gelmenin bedelini kirleticinin karşılaması gerektiğini savunan ilke.

KİRLETİCİ [ Contaminant ] Havayı, suyu, toprağı yada çevreni herhangi bir öğesini kirleten madde.

KİRLETİCİ [ Pollutant ] Arzu edilmeyen etkilere yol açan katı, sıvı yada gaz halindeki madde. Birincil kirleticiler gürültü ve lağım suyu gibi doğrudan
oluşmuş kirleticileri içerir; ikincil kirleticiler ise kirlenmiş ortamla tepkimeye giren birincil kirleticiler tarafından üretilir, ör. Ozon.

KİRLETİCİ SIZINTI [ Leachate ] Suyun toprağa gömülü katı atıkların arasından sızarken mevcut asılı ve çözünmüş katı maddeyi ve bakterileri emerek oluşturduğu,
bazen yer altı sularına da karışabilen kirletici.

KİRLİ SİS [ Skog ] Önceleri duman (Smoke ] ile sisin ( fog ] birlikle tanımlanması için kullanılmıştır. Daha sonra ise özellikle atmosferde fotokimyasal
tepkimeye uğrayan otomobil egzoslarının ve diğer emisyonların yol açtığı kentsel alanlardaki fotokimyasal bpupu anlatmak için kullanılmıştır.

KİRLİLİK ( KİRLENME ) [ Pollutıon ] Çevrenin insan, bitki ve hayvan yaşamı açısından tehlikeli yada potansiyel olarak tehlikeli olacak şekilde kirlenmesi;
bozulmayan yada dağılmayan atık materyalin çevreye bırakılması.

KİRLİLİĞİN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ [ Rendering pollıtion ] Sabunun ham maddesi olan donyağını ve hayvan yeminde kullanılan, protein oranı yüksek, yağsız bir ürünü
elde etmek için hayvan atıklarının pişirilmesi işlemi.

KİRLİLİĞİN KAYDIRILMASI [ Translocation ] Katı atık toplanmasında olduğu gibi, kirliliğin bir alandan yada yöreden bir diğerine kaydırılması.

KLOR [ Chlorine ] Ağartıcı, oksitleyici etki maddesi olarak su arıtma yada mikrop giderme amacıyla kullanılan halojen eleman; zehirli bir gaz.

KLOR İHTİYACI [ Chlorine demand ] Belirli bir hacim pis suda bulunan bütün patojenik bakterileri öldürmek için gerekli klor miktarı.

KLORDAN [ Chlordane ] Etkin maddesi klor olan uçucu nitelikteki böcek öldürücü.

KLORLAMA [ Chlorination ] Mikropları giderme amacıyla içme suyu yada atık suya klor eklenmesi.

KLORLANMIŞ HİDROKARBONLAR [ Chlorinated hydrocarbons ] Organa klorlar diye de adlandırılırlar. Bu maddeler endrin heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin,
DDT, klordan ve metoksiklor gibi sentetik zehirler içerir. Bu sentetik zehirler toprakta, akarsu ve deniz dibinde değişmeden kalırlar.

KLOROFİL [ Chorophyll ] Oksiyen üretmek içim ışığı ve karbon dioksiti kullanan, bitkilerde bulunan renk maddesi.

KLOROFLUOROKARBON ‘ lar [ CFCs= Chlrofluorocarbons ] Aerosol püskürtücülerde, soğutmada, plastik köpükte ve endüstriyel çözücülerde kullanılan, ozon tabakasının
tükenmesine yol açan ana faktör olduğu ve sera etkisine katkıda bulunduğu düşünülen son derece kararlı ( kalıcı ) bileşikler.

KOBALT 60 [ Cobalt 60 ] Hem insanlara hem de hayvanlara zararlı nitelik taşımakla birlikte tıpta kullanılan radyoaktif kobalt.

KOKU GİDERME [ Deodorization ] Uygun olmayan kokuların ve gazların giderilmesi yada önlenmesi.

KOKU MADDESİ [ Odorant ] Gazlara koku eklemekle kullanılan ve böylece sızıntılar konusunda uyarıcı olan madde.

KOLİFORM BAKTERİLER [ Coliform bacteria ] İnsanların ve sıcak anlı hayvanların kalın bağırsaklarında yaşayan ve sudaki konsantrasyonu patojenlerin de bulunabileceğini
gösteren indikatör bakteriler.

KOLLEKTÖR [ Collectors ] Gaz, sıvı yada katılardan kirleticileri ayırıp toplayan kirlilik denetleme aygıtı.

KOLLOİDLER [ Colloids ] Büyüklüğü 10-1000 angstrom arasında değişen, bir başka madde de asılı, çok küçük parçacıklar.

KOMPOSTLAMA [ Composting ] Katı atık ve çamur gibi organik maddeleri, anaerobik çürütme yoluyla bir tür gübreye dönüştürmekten ibaret biyolojik bir süreç.

KONTROL BENDİ [ Check dam ] Özellikle toprak erozyonunu denetlemek amacıyla kullanılan, suyun ve molozun kanaldaki akışını geciktirmeye yönelik küçük bent.

KONTUR ŞERİDİ MADENCİLİĞİ [ Contour strip mining ] Kontur hatları boyunca yapılan yüzey madenciliği.

KORİDOR GELİŞİMİ [ Corridor development ] Şerit biçimindeki gelişim.

KORUMA [ Conservation ] Doğal ve insanların oluşturduğu çevre kaynaklarının ( madenler, su, ormanlar, balık yatakları, vahşi yaşam vb. ) tükenme ve israfa
karşı ve aynı zamanda güzelliğinin bozulmaması amacıyla korunması, yönetimi ve akılcı kullanımı.

KORUMA [ Preservation ] Özellikle geçmişten kalma yapıların yararlı durumunun, bakımla mümkün olduğu kadar uzun süre korunması süreci.

KORUMA ŞERİDİ [ Shelter belt ] Toprağı rüzgar erozyonundan korumak için dikilen ağaçlar ve çalılar.

KOZMİK IŞINLAR [ Cosmic rays ] Uzaydan gelen alfa, beta ve gamma ışınları. Bu ışınlar yeryüzünü etkileyen karmaşık bir radyasyon ( ışıma ) sistemi oluşturur.

KÖMÜR KALİTESİ [ Coal rank ] Bir kömürün diğerlerine göre kalite düzeyi.

KÖMÜR-SU KARIŞIMI [ Coal-water mixture ] Boru hatlarında, tankerlerde vb. gerçekşleşen, kirliliğe yol açmadan ayrılması zor olan karışım.

KÖPÜK GİDERİCİLER [ Antifoamants, defoamants ] Köpürmeyi azaltmada kullanılan veya köpük oluşumunu denetlemek için deterjanlara eklenen kimyasal maddeler.

KRİSTALLEŞTİRME [ Crystallization ] Sıvı atıkların arıtılmasında atık maddeden suyu ayırmak için kullanılan yöntem.

KRİTİK ALANLAR [ Critical areas ] Bataklık ve su taşkınlarına açık alanlar gibi sıkı gelişim kontrolü gerektiren, çevresel yönden hassas yada tehlikeli
alanlar. Bazen tarihsel ve arkeolojik yönden özellik taşıyan yöreleri anlatmak için de kullanılır.

KRİYOSFER [ Cryosphere ] Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü.

KULLANICI DOSTU [ User friendly ] Nasıl kullanılacağı konusunda açıklayıcı bilgi verilmeden nispeten kolayca kullanılabilen makineler ve bilgisayar yazılımını
ifade eden niteleme.

KULLANILABİLİR BESİN [ Available nurient ] Büyüme için özümlenebilecek durumdaki besleyici eleman yada bileşik miktarı.

KULLANMA SUYU [ Potable water ] Aşırı mineral yada tuz yoğunluğu taşımayan, insan, hayvan yada bakterilerle ilgili zararlı madde birikimi içermeyen, insanların
tüketmesine elverişli su.

KUM FİLİTRESİ [ Sand filter ] Atık suda askıda bulunan maddeyi süzmeye yarayan kum dolu yatak.

KURAKÇIL BİTKİ [ Xerophyte ] Kurak koşullarda yaşayabilen bitki.

KURŞUN [ Lead ] Biriken bir zehir olup küçük bir miktarları bile ciddi hastalıklara yada ölümlere yol açan, doğal çevrede bulunan inorganik bir eleman.
Bilinen en eski su kirleticilerinden biridir ve kurşun boruları su dağıtım şebekesinde kullanılmaları sonucu oluşur. Havada bulunan kurşunun büyük bölümü
benzine katkı maddesi olarak konan tetraetil kurşun ( TEL ] bileşiğinden kaynaklanmaktadır.

KURŞUN ARSENAT [ Lead arsenate ] Bir böcek zehiri türü.

KURŞUNSUZ BENZİN [ Unleaded gasoline ] Organik kurşun bileşikleri katılmamış benzin.

KURUM [ Soot ] Kısmi yanmadan oluşan ince karbon parçacıkları yada yüksek karbon içeriğine sahip parçacıklar.

KURUTMA YATAĞI [ Drying bed ] Birincil işlemden sonra, suyun süzülüp buharlaştırılması için lağım çamurunun yayıldığı özel alan.

KÜKÜRTÜN GİDERİLMESİ [ Desulfurization ] Fosil yakıtların kükürt içeriğinin tasfiye edilmesi yada azaltılması işlemi.

KÜL [ Ash ] Yanan maddelerin bıraktığı kalıntı.

KÜME İMAR [ Cluster development ] İnşaat alanının aza indirmek amacıyla kümeler halinde yapılan binalar.

KÜMEKENT [ Conurbation ] Birleşmiş kentsel topluluklar grubu yada ağı.

——————————————————————————–
L

LAER [ Lowest achievable emission rate ] Gerçekleştirilebilir en düşük emisyon oranı.

LAGÜN [ Lagoon ] Lağım çamurunun işlenmesinde kullanılan oksitleme havuzu.

LAĞIM ÇUKURU [ Cesspool ] Konutların pis su depolama tankı.

LENİTİK [ Lenitic ] Kendi kendine temizlenen, hızla akan sular.

LENTİK [ Lentic ] Göl, havuz, bataklık gibi kirliliğe maruz durgun sular.

LHD [ Litre/household/day ] Litre / hane / Gün.

LİDAR (IŞIK SAPTAMA VE UZAKLIK TAYİNİ ) [ Light detection and ranging ] uzak mesafeye yayılmış baca zerrelerini bulmaya yarayan hava kirliliğiyle ilgili
teknik.

LİKEN [ Lichen ] Kayalarda ve ağaçlarda oluşan, sülfür dioksit gibi kirletici maddelerin varlığını gösteren suyosunu ve mantar birleşimi.

LİMNOLOJİ [ Limnology ] Tatlı suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik durumlarını inceleyen bilim dalı.

LİNDAN [ Lindane ] Klorlanmış hidrokarbonlar ailesinden dayanıklı suda çözünmeyen bir tarım ilacı.

LİNYİT (ESMER KÖMÜR) [ Lignite = brown coal ] Düşük kalorili bir kömür cinsi.

LİTOSFER [ Lithosphere ] Genellikle yer yüzeyinden yaklaşık seksin kilometre derinliğe kadar uzanan yer kabuğu katmanı.

LİZİMETRE [ Lysimeter ] Buharlaşma sonucu su kaybı oranını ölçen alet.

LİZİZ [ Lysis ] Hücrelerin tahribi (yıkımı).

LNG [ Liquefied natural gas ] Sıvılaştırılmış doğal gaz.

LPG [ Liquified petroleum gas ] Sıvılaştırılmış petrol gaz.

LRT [ Light rail transport; Long range transport ] Hafif raylı ulaşım; Uzun menzilli taşımacılık.

LTC [ Laboratory test chamber ] Laboratuar deneme odası.

LV [ Limit values ] Sınır değerleri

M

MAB [ Man and the Biosphere Programme ] İnsan ve biyosfer programı.

MAC [ Maximum allowable concentration ] İzin verilebilir azami yoğunluk.

MAD [ ] izin verilebilir azami doz.

MADENCİLİK ATIKLARI [ Mining wastes ] Madencilik çalışmalarının sonucunda, bitki örtüsünü ve su kaynaklarını kirletici etkiye sahip materyal, özellikle
kaya ve maden artıkları.

MAHALLE [ Neighborhood ] Bir kentsel alandaki coğrafi veya yönetsel alt bölüm.

MAKROBESİNLER [ Macronutrients ] Organizmaların nispeten büyük miktarlar halinde yararlandığı karbon, hidrojen, oksijen, azot fosfor, sülfür, potasyum ve
kalsiyum gibi mineral besinler.

MAKROKLİMATOLOJİ [ Macroclimatology ] En büyük (gezegensel) ölçekli rejimler ve fenomenlerle ilgilenen, klimatolojinin alt dalı.

MAKROTÜKETİCİLER [ Macroconsumers ] Parçacıklar halindeki organik maddelerle heterotrofik beslenme yoluyla enerjilerini sağlayan organizmalar.

MAKUL GÜNLÜK GİRİŞ [ ADI = acceptable daily intake ] Bir kaynağın üstesinden gelebileceği günlük kirlilik miktarı.

MALİYET ETKİNLİĞİ ANALİZİ [ Cost-effectiveness analysis ] Belirlenmiş bir amaca ulaşmak için mevcut olasılıkların maliyetlerinin karşılaştırılması. Burada
her bir olasılığın dolaylı ve dolaysız tüm maliyetleri göz önüne alınarak toplam maliyeti en düşük olan seçilir.

MALİYET FAYDA ANALİZİ [ Cost-benefit analysis ] Alternatif programları, potansiyel faydaları ve olası maliyetleri açısından değerlendirmeye yönelik bir
analiz yöntemi.

MAMUR ÇEVRE [ Built environment ] Doğal çevre üzerinde insan eliyle gerçekleştirilen değişikliklerin, yapılar, parklar vb. dahil olmak üzere, bütünü.

MANYETİK AYIRMA [ Magnetic separation ] Katı atıktaki metalleri, yeniden kullanılabilir hale getirmek için mıknatıs uygulama yoluyla ortamdan uzaklaştırma.

MAP [ Major air pollutants ] Başlıca hava kirleticileri.

MARPOL [ Marine Pollution Convention ] Deniz kirliliği sözleşmesi.

MARPOLMON [ Marine Pollution Monitoring Programme ] deniz kirliliğini izleme programı.

MATC [ Maximum allowable toxic concentration ] İzin verilebilir azami zehir yoğunluğu.

MCE [ Marginal cost-effectiveness ] Marjinal maliyet etkinliği.

MEDİ [ Marine environment Data Information System ] Deniz çevresi veri ve bilgi sistemi.

MEGALOPOLİS [ Megalopolis ] Kümekent; birçok kentsel alanın daha büyük bir bütün halinde birleşmesi.

MEKANİK TOPLAMA [ Mechanical collection ] Hava, su ve toprak kirliliğinin, daha önceden işleme tabi tutulmadan mekanik toplama yöntemiyle denetlenmesi ve
önlenmesi.

MEPC [ Marine Environment Protection Committee ] Deniz Çevresini Koruma Komitesi.

MERKAPTANLAR [ Mercaptans ] Petrol rafinerilerindeki bir süreçte oluşan ve kostik soda ile ovularak (yıkanarak) ayrılan, keskin kötü kokulu, sülfür içeren
organik bileşikler.

METALİK HURDA [ Scrap ] İşlenen metallerin kullanılmamış ve atılan parçaları.

METAN [ Methane ] Bataklık topraklarda, lağım sularında ve ayrıca kömür madenlerinde organik maddenin anaerobik koşullarda ayrışmasından oluşan, genellikle
bataklı gazı olarak adlandırılan, doğal, renksiz gaz. Atmosferde yoğunluğunun artması “sera etki”ne katkıda bulunur.

METROPOLİTEN ALAN (ANAKENT ALANI) [ Metropolitan area ] Büyük şehir ve ekonomik, toplumsal ve siyasal-idari etkenler nedeniyle ona bağlı civar yöreler.

METRUK ARAZİ [ Derelict land ] Terkedilmiş, kullanılmayan arazi; boş kalan arazi (nadas arazisi).

MEZOPOZ [ Mezopause ] Mezosferin üst kısmı.

MEZOSFER [ Mesosphere ] Meteoritlerin (göktaşlarının) yanıp yok olduğu sanılan, stratosferlerle termosfer arasındaki bölge.

MİKROBESİNLER [ Micronutrients ] Organizmaların çok küçük miktarlarda yararlandığı mineral besinler.

MİKROİKLİM [ Microclimate ] Küzük bir alandaki yöresel iklim koşulları.

MİKROORGANİZMALAR [ Microorganisms ] Biyolojik işleme tabi tutma süreçlerinde aktif etki maddesi işlevi gören ya da indirgeme faaliyetine katkıda bulunan,
sıvı atıklarda bulunan mikroskopik bitkiler ya da hayvanlar.

MİKROPLAR [ Microbes ] Çok küçük bitkiler ve hayvanlar; hastalığa yol açan bazıları lağım suyunda bulunur.

MİKROPSUZLAŞTIRMA ( DEZENFEKSİYON) [ Disinfection ] Hastalık yapıcı organizmaların sözgelimi klorlama yoluyla yok edilmesi.

MONOKÜLTÜR [ Monoculture ] tek bir ürün yetiştirilmesi.

MP [ Melting point ] Ergime noktası.

MPN [ Most probable number ] Bk. En olası sayı.

MUCUR [Slag ] Cüruf, ergimiş metalin yüzeyindeki pislik.

MUTAGENLER [ Mutagens ] Genleri değiştirme yeteneğine sahip etki maddeleri.

MUTASYON [ Mutation ] Bir genin ya da kromozomun yapısındaki aktarılabilir değişim.

MW [ Megawatt ] Megawatt; bir milyon watt büyüklüğünde, ısı veya elektrik üreten tesislerin kapasitelerini belirtmekte kullanılan enerji birimi.

——————————————————————————–
N

NADİR [ Rare ] Sayılar daha da azalacak olursa varlıkları tehlike altına girecek türleri ifade etmek için kullanılır.

NAP [ Noise abatement procedure ] Gürültü azaltımı yöntemi.

NDSI [Noise depreciation sensitivity index ] Gürültü kaybı duyarlılığı indeksi.

NEKTON ORGANİZMALAR [ Nekton organisms ] Deniz ekosisteminin aktif olarak yüzen mürekkepbalığı, balık ve balina gibi hayvanları.

NET YENİDEN ÜREME HIZI [ Net reproduction rate ] Mevcut doğurganlık ve ölüm hızları sürecek olursa, ortalama bir kadın yaşamı süresince doğabilecek kız
çocukların ortalama sayısı.

NİHAİ ÖRTÜ [ Final cover ] Hijyenik kurallara uygun olarak düzenlenmiş bir katı atık dökme alanında atığın üstüne serpilen en üst toprak örtü.

NİKEL [ Nickel ] Normal olarak insana zarar vermeyen, fakat sıcak karbon monoksitle tepkime ilişkisi içine girince öldürücü bir zehir oluşturan eser element.
Öldürücü zehir etkisi otomobillerde yanma sırasında gerçekleşir.

NİTRAT GİDERME [ Denitrification ] Nitrattaki azotu indirgemek yoluyla ortamdan uzaklaştırmak.

NİTRATLAMA [ Nitrification ] amonyum iyonunun nitrosomonas ve nitrobakter türünden mikroorganizmalar tarafından nitrit ve nitrat iyonlarına yükseltgenme
işlemi.

NOKTA KAYNAK [ Point source ] Su kirliliğinin bir su yoluna ulaşabileceği bağımsız ve farklı taşıyıcı; egzos bacası gibi, bağımsız nitelik taşıyan sabit
hava kirliliği.

NÖTR ATMOSFER [ Neutral atmosphere ] Sapma oranının beher 1.000 feetlik yüksekli için 5.4 F dereceden daha az olduğu troposferin en alt katmanındaki havanın
durumu.

NTP [ Normal conditions of temperature and pressure ] Normal ısı ve basınç koşulları.

NUPLEKS [ Nuplex ] Sakinlerinin sağlığı ve yaşaması için gerekli her şeyi içeren, nükleer enerji ile çalıştırılması düşünülen konut ve işyerlerinden oluşan
yapay mekanlar.

NÜFUS DAĞILIMI [ Population distribution ] Topluma yönelik hizmet ve etkinliklerin yer seçimini ve toprak kullanım biçimlerini etkileyen, nüfusun mekansal
dağlımı.

NÜFUS DİNAMİĞİ [ Population dynamics ] Doğum, ölüm ve göç olayları sonucunda nüfus içinde gerçekleşen sayısal ve yapısal değişim süreci.

NÜFUS İNDEKSİ [ Population index ] Dolaylı araçlarla gerçekleştirilen, bir nüfusun büyüklüğü ya da diğer özellikleriyle ilgili tahmin.

NÜFUS ÖZELLİKLERİ [ Population characteristics ] Yaş dağlımı, mekân dağılımı, gelir modelleri, hane halkı oluşumu ve büyüklüğü konusunda bilgi gibi, planlama
açısından gerekli bir topluluğun nüfus yapısıyla ilgili olgular.

NÜFUS PROJEKSİYONU [ Popilation projection ] Geçmiş eğimlerin süreceği varsayımına dayanan, gelecekteki nüfusla ilgili öngörü.

NÜFUS SAYIMI [ Census ] Bir ülkedeki insanların resmi olarak belirli aralıklarla sayımı.

NÜKLEER ENERJİ [ Nuclear energy ] Özellikle elektrik üretimi için nükleer fizyon ya da füzyon ile oluşturulan enerji. Nükleer enerji tesisleri, atık tasfiyesi
ve kaza tehlikesi açısından kaygı kaynağıdır.

NWT [ Non-waste technology ] Atıksız teknoloji.

3 Yorum
  1. 22 Aralık 2008
  2. 13 Mayıs 2009
  3. 08 Ocak 2019

Yorumunuzu Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir