Özürlülerin Televizyon İzleme / Dinleme Eğilimleri Araştırması
“Özürlülerin Televizyon İzleme/Dinleme Eğilimleri Araştırması–Derinlemesine Mülakat İçerik Analizi”, RTÜK Kamuoyu, Araştırmaları Daire Başkanlığı tarafından 11-27 Eylül 2007 tarihleri arasında yapılan saha uygulamasında görüşülen 2488 görüşmeci arasından seçilen 78 [Görme (21), işitme (14), ortopedik (25), ruhsal ve zihinsel (8)] özürlü kişinin kendileri veya yakınlarıyla görüşülerek gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler, 1 – 7 Ekim 2007 tarihleri arasında yapılmıştır.
Her bir görüşme, aşağıda belirtilen amaç doğrultusunda ve karşılıklı sohbet ortamında, yaklaşık 30 – 40 dakika sürmüştür.
Araştırmanın amacı, TV kanallarının özürlülerin sorunlarını ele alış tarzlarının özürlüler tarafından nasıl değerlendirildiği ve TV kanallarının özürlülerin sorunlarını ele alışları ve özürlülere yönelik programların nasıl olması gerektiği konusunda görüş ve önerilerinin tespit edilmesidir.
Derinlemesine mülakatta sorgulanan konular şunlardır:
I. TV kanallarının, özürlülerin sorunlarını ele alış tarzlarının değerlendirilmesi
A. Çözüm üretici ve yol gösterici niteliğe sahip mi?
B. Özürlülerle ilgili konuları duygu sömürüsü ve acıma hissi uyandırarak ele aldıklarını düşünüyor musunuz?
C. Özürlülerin sorunlarını gündeme getirme ve kamuoyu oluşturmadaki katkılarını yeterli buluyor musunuz?
D. Dizi film ve sır programlarında, özürlü insanlara yükledikleri rol modeller sizce nasıl?
E. Özürlülerin sorunlarını ele alış tarzlarını, genel olarak nasıl buluyorsunuz?
II. TV kanalları, özürlülerin sorunlarını nasıl yansıtmalıdır?
A. Çözüm üretici ve yol gösterici niteliğe sahip olması için neler yapılmalıdır?
B. Özürlülerle ilgili konular, gerçekçi bir şekilde nasıl ele alınmalıdır?
C. Özürlülerle ilgili sorunların gündeme getirilmesi ve kamuoyu oluşturulması için nasıl programlar yapılmalıdır?
D. Dizi film ve sır programlarında özürlü insanlara yükledikleri rol modeller sizce nasıl olmalıdır?
E. Özürlülerin sorunlarını ele alış tarzları, genel olarak nasıl olmalıdır?
Derinlemesine mülakatlar, alanında uzman kişilerce gerçekleştirilmiş ve içerik analizi de uzman akademisyenler tarafından yapılmıştır.
TV KANALLARININ ÖZÜRLÜLERİN SORUNLARINI ELE ALIŞ TARZLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Özürlüler, genel olarak, TV kanallarının kendi sorunlarına çözüm üretici ve yol gösterici nitelikte yayınlar yapmadıkları kanaatini taşımaktadırlar. Bilhassa, özel televizyon kanallarının reyting uğruna özürlülerin sorunlarına yönelik programlara yer vermedikleri veya daha çok magazinsel format içerisinde, kısmen yer verdikleri dile getirilmektedir. Çok nadir olarak yapılan bazı nitelikli programların da prime-time dışında, genellikle çok geç saatlerde verildiği hususuna dikkat çekilmektedir. Özürlülerin ortak görüşü, TV kanallarının ticarî kaygılarını bir tarafa bırakarak özürlülerin problemlerini ciddi anlamda tartışacak, kamuoyunun gündemine taşıyacak ve problemlere reel çözümler üretecek eğitici ve bilgilendirici programların yapılması ve özellikle prime-time zamanlarda gösterilmesi gerektiğidir. TV kanalları, özürlülerin sorunlarını daha ziyade duygu sömürüsü ve acıma hissi uyandırarak ele aldıkları yönünde eleştirilmektedir. Reel, somut konular yerine izleyicilerin merhamet duygularını ajite etmeye dönük programlarla, özürlülerin gerçek sorunlarına eğilinmediği vurgulanmaktadır. Dahası, özürlülerle ilgili bu tarz ajitasyona dayalı programların özürlüler üzerinden prim yapmayı hedeflediği de dillendirilmiştir. Sonuçta, TV kanallarının özürlüleri düşünmekten çok, reyting kaygılarına özürlüleri alet etmek suretiyle, kendi çıkarlarını düşündüklerinin altı çizilmektedir. Özürlüler, TV kanallarının kendi sorunlarına yeterince yer vermediklerinin yanı sıra, az sayıda yapılan programların da meseleyi ele alış tarzı itibariyle çok eksik ve niteliksiz olduğunu dile getirmektedir. Genellikle engelliler haftasında yayınlanan programların, içerik olarak yavan ve özürlülerin reel problemlerini anlamaya ve kamuoyu oluşturmaya dönük nitelikte olmadığı vurgulanmaktadır. Çoğu kez, özürlülerle ilgili yayınların, haber kuşaklarında iki üç dakikalık reality show biçiminde aktarıldığı ve bunun da yine reyting kaygısı ön planda tutularak yapıldığı belirtilmektedir. Dizi filmlerde ve özellikle de son yıllarda TV kanallarında moda olan sır programlarında işlenen özürlülük temasının, özürlüleri rencide eder nitelikte olduğu dile getirilmiştir. Bu konuda, özürlülerin en sık şikayet ettiği husus, özürlü olmanın ilahî bir ceza veya dünyada işlenen günahların kefareti olarak lanse edilmesidir. Dahası, insanların dinî ve manevî duygularını istismar etmeye yönelik olarak, özürlülük temasının bir araç olarak kullanıldığı vurgulanmıştır. Bunun dışında, dizilerde seçilen özürlü rol modellerinin gerçeği yansıtmayan hayali karakterler biçiminde ele alındığı ve özürlülerin moral motivasyonlarını kırıcı mahiyette senaryolara yer verildiği belirtilmektedir. Özürlülerin toplumdan kopuk, izole ve eve kapanmış atıl varlıklar olarak görüntülendiği diziler yerine, daha hayat dolu, toplumsal hayata katılım gösteren aktif bireyler şeklinde ele alınmalarının doğru olacağı vurgulanmaktadır. Son olarak, dizilerdeki özürlü karakterlerin çok klişe ve tek bir tipolojik tarzda ele alınıyor olması eleştirilmektedir. Örneğin, görme engellilerin her zaman tümüyle görmeyen veya hissetmeyen figürler olarak ele alındığı, farklı görme engellilerin yok sayıldığı ifade edilmektedir. Yine, yürüme engellilerin tümüyle sakat ve kötürüm bir tarzda ele alınıyor olması, değişik türlerinin ihmal ediliyor olması eleştirilmektedir. Sonuç olarak özürlüler, kendilerine yönelik acınma ve merhamet duygularını kabartan yayınlardan oldukça rahatsızlık duyduklarını ifade etmektedir. I. TV KANALLARININ ÖZÜRLÜLERİN SORUNLARINI ELE ALIŞLARI VE ÖZÜRLÜLERE YÖNELİK PROGRAMLARIN NASIL OLMASI GEREKTİĞİ KONUSUNDA GÖRÜŞ VE ÖNERİLER Özürlüler, TV kanallarının kendi sorunlarını nasıl yansıtması gerektiği hususunda, temel bazı önerilerde bulunmaktadırlar: 1) Her şeyden önce, yapılan programların eğitici olmasını istemekte, gerek özürlü vatandaşları, gerekse genel kamuoyunu bilgilendirici olması gerektiğini ifade etmektedirler. Örneğin, özürlülerin sahip oldukları hak ve imkanlar, daha detaylı bir şekilde ele alınmalıdır. Bunun yanı sıra, özürlülerin sağlık problemleri hakkında programlar yapılmalıdır. Konuyla ilgili olarak, gerek özürlülerin kendileri, gerekse uzman veya özürlürle alakalı dernek/vakıf yetkilileri, programlara davet edilerek meseleler teferruatlı olarak işlenmelidir. Bu programlar yoluyla hem özürlü vatandaşlar kendi sorunları ile ilgili malumat sahibi olabilecekler, hem de genel kamuoyu, özürlüler konusunda daha bilinçli hale gelecektir. Özellikle, çocuklara yönelik bilgilendirici ve eğitici programlar yapılmasının önemi vurgulanmaktadır. 2) Özürlüler hakkındaki yayınların abartılı olmaması gerektiği, özellikle vurgulanmaktadır. TV kanallarının reyting uğruna meseleyi kasıtlı abartıp insanların duygularını sömürmeyi ve bu yolla izleyiciyi çekmeyi hedeflediği düşünülmektedir. Abartılı ve çarpık yayınların, özürlülerin sorunlarını çözmeye dönük bir katkısının olmadığı tekrar tekrar vurgulanmakta, bu tür programların, sorunları daha da arttırdığı şeklinde eleştiriler yapılmaktadır. 3) Özürlülerle ilgili yayınların, izlenme oranlarının yüksek olduğu saatlerde ekranlarda yer alması istenmektedir. Bu noktada, böyle hassas bir konunun reyting uğruna yadsınmaması ve göz ardı edilmemesi gerektiği dile getirilmektedir. 4) Özürlü rol modellerin topluma yararlı, hayat dolu, üretken ve özürlülerin hayata tutunmasını motive edecek figürler olarak seçilmesi gerektiği belirtilmektedir. Özürlülerin, toplumun sorunlu, işe yaramaz ve atıl unsurları olarak değil, topluma fayda sağlayabilecek normal insanlar olarak ele alınması gerektiği özellikle dile getirilmektedir. 5) Değişik meslek gruplarında, spor branşlarında, siyaset ve sanat alanlarında başarılı olmuş özürlü insanlara, televizyon kanallarında daha sık yer verilmesi gerektiği de vurgulanmaktadır. Bu yolla, hem özürlü vatandaşlar hayata daha çok tutunacak, hem de toplumun diğer kesimleri, özürlülerin topluma nasıl katkı sağladıklarını göreceklerdir.6) En fazla izlenme oranlarına sahip televizyon dizilerinde seçilen özürlü karakterlerin insanların acıma hislerini istismar edecek kişilerden değil, daha ziyade topluma yararlı, meslek sahibi ve hayat dolu figürler olarak ele alınmasının doğru olacağı konusunda, büyük oranda hemfikirdirler. Ayrıca, bazı dizilerde seçilen özürlü tiplemelerinin “kör gözüm, kör parmağım” biçiminde öne çıkarılmasının yanlışlığı da vurgulanmaktadır. Bunun yerine, özürlü figürlerin toplumsal hayatın çok olağan, sıradan ve doğal karakterleri şeklinde ele alınmalarının en doğru davranış olacağını belirtmekte ve mesajın çok doğrudan değil, dolaylı bir şekilde verilmesinin daha uygun olacağını dile getirmektedirler. 7) Televizyon kanallarının, özürlülere dönük yarışma programları yapması istenmektedir. Böylece özürlülerin, kamuoyunun gündemine daha çok geleceği ve insanların konuya daha çok ilgi göstermesinin sağlanacağı düşünülmektedir. Çok eski tarihte olmasına rağmen, TRT’nin düzenlemiş olduğu “Bir Kelime Bir İşlem” adlı yarışmada, üstüste birinci olan görme engelli bir bayanın hala insanların hafızasında yer ediyor olması, bu tarz yarışmaların nasıl etkili olabileceğini göstermektedir. Yine, geçtiğimiz yıllarda bir şarkı yarışmasında özürlü bir vatandaşın kamuoyunun gündeminde ne kadar yer tuttuğu ve onun özürü nedeniyle, özürlülük meselesinin nasıl gündeme geldiği de unutulmamalıdır. 8) Televizyon kanallarında, özürlülerle ilgili açıkoturumlara daha çok yer verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, her hafta bir özürlü grubunun sorunları ele alınabilir; o özürlü grubunun, ne tür hak ve imkanlara sahip olduğu, ayrıntılı bir şekilde tartışılabilir. Bu programlara konu ile ilgili uzman sosyologlar, psikologlar ve pedagoglar davet edilerek gerek özürlülere ve gerekse genel izleyiciye yönelik bilimsel nitelikte katkılar sağlanabilir. Programlarda, özürlü vatandaşların kendilerine daha çok yer verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Sürekli olarak birilerinin özürlüler adına konuşması yerine, özürlülerin, sorunlarını kendilerinin ifade etmesinin daha doğru olacağı vurgulanmaktadır. 9) Televizyon kanallarında genel olarak yapılan yanlışlığın, özürlü denince bir veya iki özürlü grubun seçilmesi ve bütün tartışmaların o gruplar üzerinden yürütülmesi olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle ya görme ya da işitme engelliler ön plana çıkarılmakta, diğer özürlü türleri ihmal edilmektedir. Televizyon kanallarının, tüm özürlü gruplarının sorunlarını, herhangi bir ayrım gözetmeden ele alması gerektiği dile getirilmektedir. 10) Televizyon kanallarının, özürlüler ile ilgili yardım kampanyaları yapması istenmektedir. “Haydi Kızlar Okula” benzeri kampanyaların, pekala özürlüler için de yapılabileceği vurgulanmaktadır. Bu kampanyalar yoluyla, hem özürlülerin maddi koşullarında bir iyileşme sağlanmış olacak, hem de kamuoyunun dikkati özürlü sorunlarına yönelecektir. RTÜK’ün, bu tarz kampanyaları özendirecek düzenlemelere gitmesi gerektiği de dile getirilmiştir.11) Devlet kurumları ve bazı sivil toplum kuruluşlarının teşvikiyle hazırlanan “tüketici hakları”, “sigaranın zararları” vs. ile ilgili bazı tanıtıcı veya uyarıcı kısa filmlerin, özürlüler için de hazırlanabileceği dile getirilmektedir. Her bir filmde, bir özürlü türü öne çıkarılıp onların sorunlarının kamuoyunun dikkatine sunulabileceği düşünülmektedir. 12) TRT’nin, tümüyle özürlülere yönelik yeni bir kanal kurması istenmektedir. Bu kanalda, tüm özürlü grupları hakkında teferruatlı yayınlar yapılması, özürlü sorunlarının ciddi anlamda ele alınacağı konuların yansıtılması beklenmektedir. Bütün bu derinlemesine görüşmelerin ışığında yapılan içerik analizi gösteriyor ki, özürlülük, temelde gerçek ve somut meseleler üzerinden değil, daha çok bireysel ve toplumsal algı üzerinden tartışılan bir olgudur. Bu algının şekillenmesi ve dönüşmesinde, görsel medyanın, kuşkusuz azımsanmayacak bir işlevi vardır. Dolayısıyla, televizyon kanallarının özürlülere yönelik olarak sergileyeceği müspet tutum, kamuoyunun algısındaki arzu edilen dönüşümün de önemli aracı olacaktır. Özürlülerin de talep ettiği husus, televizyon kanalları yoluyla kendi meselelerine daha reel, somut ve çözüm üretici temaların ön plana çıkarılarak, toplumun konu ile ilgili daha objektif bir algıya sahip olmasıdır. Sonuçta, meselenin gerçekten ne olduğu değil, nasıl algılandığı önem kazanmaktadır. Bu noktada, televizyon kanallarına çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yazar Hakkında
Bir grup rehber öğretmen bir araya geldik ve bu siteyi sizlerin hizmetine sunduk. İstedikki sizlere verdiğimiz hizmet buradan da sürsün. Desteklerinizi bekleriz. Email: [email protected]
BİR SOSYOLOG OLARAK ARAŞTIRMAYI VE ARAŞTIRMA SONUCU ELDE EDİNİLEN BULGULARI ÇOK DOGRU BULUYORUM.BENDE BİR ARŞTIRMA YAPACAM ÖZÜRLÜLERLE İLGİLİ VE SONUCU İTİBARİYLE GERÇEKTEN ÖZÜRLÜLERE YÖNELİK DÜZENLEMELERİN YAPILMASI TARAFTARIYIM